Yunanlar medeniyeti Afrika’dan mı öğrendi
Pazar Sohbeti
21 Mart 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Yunan uygarlığının Afro-Asyatik kökleri hakkında konuşur musunuz?
Martin Bernal adlı tarihçinin 1980’lerden itibaren savunduğu ve bir dizi çok ilgi toplayan kitabıyla gündeme getirdiği bir tez bu. Tezin özeti şu: Yunan uygarlığının kökleri Orta Doğu’da ve Mısır’dadır. Yunanlar bilimi, sanatı ve dini Mısır’dan ve Mezopotamya’dan aldılar. Modern çağlarda abartılı bir Yunan hayranlığına kapılan Batı dünyası, Yunan medeniyetinin adeta bakire doğumla Ege çevresinde türediği fikrini benimsedi.
Prensip olarak büyük bir doğruluk payı içeren bir tezdir bu. Gerçekten, eski Yunan kültürünü, özellikle erken dönemlerini, mesela Milattan önce 8. 7. 6. yüzyıllardaki gelişimini incelediğinizde bariz bir şekilde A, Mısır’dan, B, Fenike’den, C, İran’dan pek çok şey aldığını fark edersiniz. Mimarisini onlardan almıştır, felsefe ve bilim hakkındaki temel görüşlerini onlardan almıştır. Onlardan beslenerek, onların üzerinde ayağa kalkarak yükselmiştir. Bu bir gerçek. Bunu kabul etmek lazım.
Martin Bernal’ın tezi tabii günümüz dünyasındaki hemen her şey gibi bir polemik ve tarafgirlik konusu haline getirildi, Mısırlıların zenci olduğu, tüm uygarlığın Afrikalılardan türediği, esmer insanların beyazlardan üstün olduğu gibi zevzekçe tezlere dayanak olarak gösterildi. Bu da, Bernal’ın aslında gayet makul ve ölçülü olan tezlerinin akademik dünyada karikatürleşmesine, alay konusu olmasına sebep oldu. İşin ölçüsü kaçtı.
Biliyorsunuz geçenlerde Mısır’a gittik. O vesileyle teorik olarak bildiğim bazı şeyleri daha somut bir şekilde kavrama imkanı buldum. Özellikle mimari alanında Mısır uygarlığının Yunan’ı nasıl etkilediğini çok net görüyorsunuz. Fenike kökenlerini eskiden beri bir miktar bilirdim, zamanla fazlasını öğrendim. Öyle görünüyor ki MÖ 9. ve 8. yüzyıllarda Fenike dili Yunanlar için dahi egemen dildir, prestij dilidir. Mesela Adana Karataş’ta o döneme ait iki dilli yazıtlar var. Üst dil Fenikece, alt dil, Luvice. Şimdi şunu ortaya çıkardılar ki, Fenikece yazanlar da Fenikeliler değil, asıl dili Yunanca olan insanlar. Fakat kültür ve yazı dili Fenikece olduğu için yazıtlarında onu kullanıyorlar. Yunan mitolojisindeki öykülerin birçoğunda şehirleri kuranlar Fenikelidir. Yunan ana karasındaki Thebai kentinin kurucusu olan Kadmos mesela Fenikeli. Samos kentini onlar kurar. Sicilya’da önce Fenikeliler şehirler kurar, Yunanlar onların yanında yamak olarak işe başlarlar. Birçok şeyi onlardan öğrenirler.
Bunlar bir yanda. Ama öbür yanda da Yunan uygarlığının bunlara eklediği muazzam artı değerler var. İnsanlık tarihinin büyük birkaç adımını atmışlar. Matematiğin teorisini kuran Mısırlılar değil, Fenikeliler de değil, Yunanlar. Felsefeyi başlı başına bir düşünce disiplini haline getiren onlar. Siyaset teorisini, edebi eleştiriyi, eleştirel tarih yazımını icat edenler onlar.
Toparlarsak, Afroasyatik kökenler meselesinde ölçülü olmak şartıyla, evet değerli bir bakış açısıdır. Öte yandan, bence düşünce tarihi açısından eski Yunan’ın kendisi kadar ilginç olan bir diğer konu Avrupa’nın eski Yunan’ı keşfi. Avrupa 13. yüzyıldan başlarak, 19. yüzyıla kadar giden bir süreçte neden ve nasıl Antik Roma ve Antik Yunan’ı keşfetti? Bu keşfin sebepleri nelerdi? Bu keşif nelere hizmet etti? Bu keşif hangi ihtiyaçları giderdi? Bu soruları sormak, bence en azından eski tarihte ne olmuş sorusu kadar ilginç bir sorudur. Zira tarih yazımının tarihi, tarihin kendisi kadar ve hatta ondan daha ilginç bir şey. İnsanlar geçmişi nasıl anlatmışlar, neleri araştırmışlar, niçin bu öyküyü bu şekilde anlatmışlar da şu şekilde anlatmamışlar... Bunlar, yani historiyografinin tarihi, tarihin kendisinden daha cazip geliyor bana.