Yunan isyanı neden çıktı
Pazar Sohbeti
26 Haziran 2022
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
“Yunan isyanı bir milli uyanış değil, dönemin köhneleşmiş feodal ilişkilerine karşı bir sınıfsal başkaldırıydı. Feodal sınıf hakimiyetini ise ağırlıklı olarak Türk-Müslüman unsur temsil ediyordu,” demiş Tuncer Şensoy. Ne dersiniz?
Yunan isyanını sadece dış unsurlara bağlayan klasik Türk tezi eksik ve yanlı bir görüştür. Bir doğruluk payı vardır, elbette Rusya’nın ve Avrupa’nın teşviki Yunan isyanının başlangıcında ve nihai başarısında önemli bir rol oynamıştır. Fakat tek faktör olarak sunulması yanlıştır. Diğer yandan Yunan solunun tipik bakış açısı olan olan bu belirttiğiniz görüş de tatmin edici değildir. Feodalizme karşı bir ayaklanmaydı, feodaller de zaten Türklerdi, demek ki milli önyargılarımızı Markist bir dile çevirsek, hop, ne güzel uyuyor, böylece biz de iki defa düşünme zahmetinden kendimizi arındırmış oluyoruz diyorlar özetle. Temel dinamik bence ne dış müdahaledir, ne sınıf savaşıdır. Temel hadise, Osmanlı Devleti’nin zevalidir, güçten düşmesi ve çözülmesidir.
Çünkü ihtilal, bir güç meselesidir. Dönüm noktası sanıyorum 1798’de Napolyon’un Mısır’ı işgal etmesiydi. Napolyon Fransa devletini temsilen değil, kendi ordusuyla yola çıkmış bir maceracı olarak Mısır’a geldi. Kısıtlı sayıda askerle iki ay içinde Mısır’ı fethetti. Osmanlı’nın bitmiş olduğunu kanıtlayan ana gösterge budur. Tevili imkansız bir kepazelik var ortada. Bunun hemen ardından Sırp ayaklanması geldi. Osmanlı zar zor bastırdı Birinci Sırp Ayaklanmasını. Bastırmak için çeşitli Sırp feodallerinden destek aldı. Bu sefer Osmanlı’nın silahlandırıp isyancılar üzerine sürdüğü o Sırp feodalleri, başta Miloş Obrenoviç olmak üzere isyan ettiler. 1817’de Osmanlı Devleti yenildi, teslim olmak zorunda kaldı. O süreçte Sırbistan’daki Türk ve Müslüman nüfus kılıçtan geçirildi, canını kurtaran kaçtı. Bunun hemen ardından Güney Arnavutluk sancak beylerinden Tepelenli Ali Paşa, Osmanlı’nın pili bitmiş deyip gitti çevre illerin hepsini fethetti, Yanya’yı ele geçirip oraya çöktü. Düşünebiliyor musunuz, devletin valisi gidiyor, komşu illeri zapt ediyor ve fiilen bağımsız devletini kuruyor. 1820’de Osmanlı ordu gönderip Ali Paşa’yı Yanya’da kuşattı. Aralık 1820 gibi bir noktada paşanın yenileceği anlaşılınca bu sefer Yunan milliyetçileri korkuya kapıldılar. Osmanlı ordusu Ali Paşa’yı yense eli serbest kalacak, Suli’de, şurada, burada serbestça at koşturan Yunan derebeylerini tepelemeye kalkacak. Aman, dediler, Ali Paşa yenilmeden biz ayaklanalım.
Olay böyle bir güç dengeleri meselesidir. Askeri açıdan egemenliğini sürdürme imkanı kalmamış olan Osmanlı devletine karşı elbette ayaklanırlar. Kim olsa ayaklanır. Daha önceden güç dengesinin kendilerinden yana olduğuna inansalardı daha önce ayaklanırlardı. Rumlar, Osmanlı egemenliğini gönülden benimsemediler ki? Düşman işgali olarak gördüler. Tabii ki işlerine geldiği zaman, başka çare bulamadıkları zaman iş birliğine gittiler.
Tabii ki bir kere ayaklanma başlayınca köylüler, fırsat bu fırsattır deyip, feodal malikanelere karşı, yerel egemenlere karşı da isyan ettiler. Boğazlayabildiklerini boğazladılar, yağmalayabildiklerini yağmaladılar. Otuz sene evvel Fransa’da da öyle olmuştu. Ama işin sosyal ayaklanma kısmı ikincildir. Devlet otoritesi çöktüğü noktada herkes kendi zümresel, sınıfsal, ekonomik çıkarlarının peşine düşer. Devlet gücü kırıldığı zaman, fırsattan istifade köylü de feodale isyan eder, feodal de komşu ilin feodaline isyan eder, yoksul da zengine isyan eder, işçi de işverene isyan eder, herkes herkese isyan eder. Çünkü karambol var ortada, karambolde herkes kapacağını kapar.
1770’ten itibaren Rusya, 1800’lerin başında Napolyon Fransası, Osmanlı Devleti’nin zayıflığından istifade ederek yeni bir Şark İmparatorluğu kurma hevesine kapılmışlardı. Acaba Ortodoks Rumları bunlara karşı ayaklandırabilir miyiz diye hesap yaptılar. Osmanlı Devleti eninde sonunda dağılacak, onun yerine, Rumların önayak olacağı bir Yeni Bizans kurabilir miyiz? Özellikle Çariçe Katerina’nın büyük hayaliydi bu. Bu uğurda Rum ileri gelenlerini, Rumların kafası çalışanlarını, ihtiras sahibi olan siyasi kişiliklerini kendi yanına çekti.
Demek ki Yunan isyanında yabancı devletlerin kışkırtması veya müdahalesi yoktur diyemezsiniz. Ama olayı sırf bununla açıklayamazsınız. Esas hadise Osmanlı’nın tükenmiş olmasıdır. 18. yüzyıl sonunda Osmanlı, devlet olma niteliğini kaybetme noktasına gelmişti. Egemenliği altındaki insanların güvenliğini ve sulhünü sağlama kapasitesini kaybetmişti. Sonuçları zincirleme bir şekilde geldi.