Yanlış Cumhuriyet hala yanlış mı
Pazar Sohbeti (Düzenlenmiş)
22 Aralık 2019
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Yanlış Cumhuriyet kitabını yazdığınız ilk günden bu yana Türkiye’nin siyasi, tarihi adına değişen fikirleriniz var mı?
Ana fikir değişmedi, hayır. 1994 ve 95’te yazmıştım Yanlış Cumhuriyet’i. O tarihte dile getirmeye çalıştığım tez doğru bir tezdir, fikir değiştirmek için bir sebep göremiyorum. Elbette ki detaylar konusunda okuyorum, öğreniyorum, yeni bakış açıları kazanıyorum. Bazı detayların yanlış olduğunu görüyorum. Hayat boyu hep öğrendim, daha da öğreniyorum. Fakat Yanlış Cumhuriyet’teki eleştiri bence hala geçerliğini koruyan bir eleştiridir.
Temel fikir şudur. Türkiye’de her şeye rağmen belli bir eğitimi olan, biraz olsun dünyadan haberdar olan, dünyayla iyi kötü bir iletişimi olan, ne olup bittiğinin farkında olan bir kesim var. Azınlıktır fakat güçlü bir azınlıktır. Türkiye’de herhangi bir şey iyiye doğru değişecekse bu azınlık sayesinde olacaktır. Ve fakat bu azınlığın, bundan seksen sene önce ölmüş olan faşizm çağının bir diktatörünü bu çağda ilericiliğin, modernliğin, batılılığın simgesi olarak görmesi abestir. Çok yanlış bir şeydir. Kendi kendini ayağından vurmaktır. Topluma bir seçenek sunamamaktır. Çünkü bu seçenek seksen yıldan beri Türkiye’de piyasada mevcuttur. Seksen yılda girdiği her seçimi kaybetmiştir. Temel iddialarının hiçbirini gerçekleştirememiştir. Türkiye’yi daha modern, daha gelişkin, daha ileri, daha şöyle, daha böyle bir ülke haline getirmeyi başaramamıştır. Buna karşılık sefil bir avam gericiliği, bir hurafeler sistemi Türkiye’de gitgide daha güçlenmiş ve 1923 öncesine nazaran kat be kat daha egemen hale gelmiştir. Şapkayı çıkarıp önüne koymak lazım, biz hatayı nerede yaptık diye sormak lazım. Neyi yanlış yaptık da ülkede ideolojik hegemonyayı, yani ülkenin kaderini belirleme gücünü ve yeteneğini elde edemedik? Bunu sormadan kör değneğini beller misali seksen senedir aynı saçma retoriği sürdürmekle varılabilecek bir yer yoktur.
Bu idrak edilmediği sürece de Türkiye’nin gidebileceği hiçbir yer yoktur. Türkiye’de bir medeniyet davası vardır. Bu medeniyet davası son derece önemli bir davadır. Ve bu medeniyet davası Kemal miti terk edilmedikçe, heykelleri indirilmedikçe ve kutsalları sorgulanmadıkça Türkiye’de kazanılamayacaktır.
Bunu anlatmaya çalıştım. Anlatamadım sanıyorum.
Kitabı yazdığım dönemde doğru gidiş yönünün Batı olduğuna dair tereddüdüm yoktu. O açıdan Türk yönetici sınıflarının genel eğilimini paylaşıyordum. Dünyada da, en azından benim ulaşma imkanım olan çevrelerde, genel kabul bu yöndeydi. Bir, Batılılaşmalıyız. İki, bu dava, ayağında Kemal prangası varken yürümez.
Sonra adım adım bu pespektifi sorgulama ihtiyacını hissettim. Kişisel yaşantılar da bu değişimde rol oynadı elbette. 2014-2017 arası cezaevindeydim, orada her zamankinden fazla düşünme fırsatı buldum. İnsanın zaman zamn alışıldık sosyal çevresinden kopuk olarak yaşaması yararlı bir egzersiz. 2017’den beri Batı dünyasının bir ucunda yaşıyorum. Olaylara Türkiye’nin dar perspektifi yerine biraz daha geniş bir açıdan bakma imkanı buluyorum.
Bunlardan dolayı, Batıya yönelişe dair eskiden sarsılmaz zannettiğim inancım epey sarsıldı diyebilirim. Birincisi, Türkiye’de Batılılığın taşıyıcısı olan kesimlerin düzeltilebilirliğine dair inancımı kaybettim. Yenik ve bitik bir sınıftır. Seksen yıllık Kemalist eğitim çabası, içinde yaşadığı topluma karşı kuşku ve nefretle dolu, dünyayı anlamaktan aciz, dönüştürmekten büsbütün aciz bir elit zümre yaratmıştır. Bunları adam etmeye çalışmak beyhude bir çabadır.
İkincisi ve daha önemlisi, Batı medeniyeti iflas etmiştir. Yani, peki, gemiye binelim o tarafa gidelim, ama orada artık bizi bekleyen bir liman yok. İhtiyarlamış, yönünü kaybetmiş, ilkelerini, değerlerini, ekonomik gücünü, askeri üstünlüğünü kaybetmiş bir medeniyet enkazı var geride. Eski tarihlerde hani ibretle okuruz medeniyetlerin infisahını, öyle bir çağdayız, real time’da izliyoruz Roma’nın yıkılışını.
Onun yerine nasıl bir hedef koyabiliriz, doğrusunu isterseniz bilmiyorum. Bilen olduğunu da sanmıyorum. Yorgunum sadece, onu biliyorum.