Yahudiler neden millet-i sadıka oldu
Pazar Sohbeti
7 Mart 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Türkler genellikle Ermeni ve Rumlara karşı çatıştılar. Bu kavgalarda Yahudiler hep Türklerle beraberdi. Örneğin İzmir’de kavgalar hep böyleydi. Bunu nasıl açıklarsınız?
Söylediğiniz durum son derece spesifik bir tarih aralığının hikayesi. 2. yüzyılın ilk iki üç kuşağı, belki 19. yüzyıl sonlarına da gider. O kadar.
Ermeni ile Rum, az çok kendi coğrafi alanlarına sahip ve milliyetçilik davasına çıkmış, devlet kurma sevdasına düşmüş olan iki kavimdi. Rumların bir kısmı Yunanistan devletini kurmuşlar, o devleti büyütmek ve bu bölgeden Türkleri kovmak sevdasındalar. Ermeniler siyasi gerçekçilikleri ile meşhur bir millet değil, daha ziyade romantik hayallere meftun olan bir kavim. Onlar da 1878 tarihinden sonra bir ulus davasına düşmüşler. Yahudilerin öyle bir derdi yok. Yahudilerin öyle bir derdi olmaya ne zaman başlamış? 1914’te, 1917’de. O zamana kadar yok. Dolayısıyla onların Rum ve Ermeniye karşı Türklerle az çok sırt sırta, yan yana durmaları gayet doğal.
Ermenilerle Rumlar sayıca bir hayli yekun tutan ve silahlı olarak mücadele edebileceklerine inanan iki kavim. Yahudilerde bu şans yok. Sayıları çok küçük. Selanik şehri dışında her bulundukları yerde çok küçük bir azınlıklar. Hiçbir yerde yüzde üçten beşten fazla değiller. Dolayısıyla kavga etmek için bir sebepleri yok.
Almanya ve Fransa’da Yahudiler 18. yüzyıl sonuna dek marjinal bir azınlıktılar. Gettoya hapsedilmiş, toplumsal rolü çok zayıf olan, ikinci sınıf vatandaş pozisyonunda olan insanlardı. 18. yüzyıl sonundaki reformlardan sonra bütün bu ülkelerde hızlı bir kalkınma sürecine girdiler, çok güzel asimile oldular. Özellikle Alman toplumunda, Avusturya’da, ciddi ölçüde İngiltere’de, her alanda son derece başarılı insanlar yetiştirmeye başladılar. Ülkelerin yönetiminde söz ve pay sahibi olmaya başladılar. Osmanlı Yahudilerinin önündeki model de, sene 1890’a gelindiğinde, 1900’e gelindiğinde, buydu. Almanya’da yaptık, İngiltere’de başardık, Osmanlı’da bunu niye başaramayalım? Selanik bir dizi tarihi tesadüf sonucunda 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı devletinin en gelişmiş ve zengin şehri haline gelir. Ve Selanik nüfusunun yarıdan fazlası Yahudidir. Neden Selanik’in bu başarısını ülke çapında bir pozisyona çevirmeyelim? Almanya’da yaşadığımız Yahudi Rönesansını, niye Osmanlı devletinde yaşamayalım?
Alliance İsraélite okullarından daha önce söz etmiştim. Fransa Yahudileri, 19. yüzyılın son yıllarından itibaren, Osmanlı diyarının her yerinde Fransızca tedrisat yapan, modern batı eğitimi veren ilkokul, ortaokul ve liseler açmaya başladılar Yahudiler için. Dolayısıyla Yahudiler, toplumun en fakir, en marjinal unsuru iken, birdenbire bu okullar sayesinde Batı eğitimi alan, Avrupa’daki Yahudilerden ilham ve yardım alan, itibarlı mesleklere ve yönetici rollere talip bir pozisyona geldiler. Alliance İsraélite okulları 20. yüzyılın ilk on yılında Türkiye’nin en iyi okullarıydı. 1910 gibi bir tarihe gelindiğinde Yahudiler Osmanlı Devletinde önemli bir rol oynamanın eşiğine geldiler. Sonra Birinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudi devletinin kurulması gündeme geldi. Dolayısıyla ulusal hedef başka bir yöne kaydı.
1920’lerde Selanik’ten göçe zorlandılar. Trakya’nın çeşitli yerlerine, İstanbul’a ve Ege bölgesine dağıldılar. Birçoğunun hedefi, vizyonu, ideali İsrail’i inşa etmeye yöneldi. Dolayısıyla Türkiye’deki etkileri ve güçleri de azaldı.