Yahudi-Hristiyan kültürü var mı
Pazar Sohbeti
8 Kasım 2020
0:00
0:00

metin

Judeo-Christian kültürü diye bir şey var mı? Yoksa Müslümanları dışarıda bırakmak için aşırı sağın uydurduğu bir şey mi?
Müslümanların dışlanması istenen bir sıkıntı konusu olması 1990’lardan sonradır. Oysa Judeo-Christian söylemi yeni icat edilmiş bir şey değil. Batı kültürünün bir Yahudi-Hristiyan sentezi olduğu fikri 1960’lardan veya 70’lerden beri taraftar bulur. Özellikle New York kaynaklı bir bakış açısıdır bu. Sözde Liberalizmin alametlerinden biridir. Daha muhafazakâr bakış açısına sahip olanlar için, Batı kültürünün geleneksel değerlerine ve geleneksel söylemine daha fazla saygısı olanlar için, bu deyim bir anlam ifade etmez. Çünkü Batı dediğimiz şey, en azından bin yıldan beri Hristiyanlıkla tanımlamış kendini. Hem egemen kurumları öyle, hem kendini algılayışı öyle, yani hem subjektif hem objektif anlamında Hristiyan bir medeniyet Batı medeniyeti. Siz 1700 yılında ya da 1800’de bu bizimki Hristiyan kültürü değildir, Yahudi-Hristiyan kültürüdür deseydiniz, millet ya kıçıyla gülerdi size ya da asılırdınız. Fakat Hristiyanlığın modası geçtiğinde, Hristiyan kültürünü Batı kültürünün temeli olarak vurgulamak ayıp sayılmaya başladığında, Batı’nın bir sentez kültürü olduğu fikri belli bir cazibe kazandı. Özellikle de Batı kültürünün ne olduğuna dair fazlaca bir fikri olmayan Amerikan çevrelerinde yayıldı bu görüş.
Batı dünyasında 19. yüzyıl sonlarında Yahudilerin nüfuslarıyla orantısız bir etkinliğe kavuştukları doğrudur. Bir başka anlamda, Hristiyan dininin bir Yahudi mezhebi olarak doğmuş olduğu da bir gerçektir. Yalnız bunu söylerken Müslüman kültüründe de Yahudiliğin, Yahudi mitlerinin, Yahudi düşüncesinin ve Yahudi kurumlarının geçmişte en azından Hristiyan dünyasındaki kadar etkili olduğunu kabul etmek lazım. Madalyonun bir tarafı eğer Yahudi-Hristiyan kültürü ise, öbür tarafı da Judeo-Muslim, yani Yahudi-Müslüman kültürüdür. Sonuç olarak Kuran’da anlatılan öykülerin yüzde doksanı Yahudi Kutsal Kitabından aktarma. Hz. İbrahim hikayesi, Yusuf hikayesi, İsa hikayesi, Nuh Tufanı, Musa ile Firavun, hepsi Yahudi kültüründen uyarlanmış şeyler. İslam fıkhının oluşması aşamasında en önemli entelektüel etki Talmud’dur, yani Yahudi hukukunun yüzyıllar içinde oluşturduğu gelenek. Hadis diye anlatılan mitolojik öykülerin birçoğunda ya doğrudan doğruya Yahudi alim, düşünür, hoca kişiler rol almış, ya da Yahudi dönmesi olan kişiler. Arap felsefi geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri Maymonides’tir, İspanyalı bir Yahudi. Arapça yazmış. Adının Arapçası Musa bin Meymun.
Bütün bunları yan yana getirdiğimiz zaman, evet, Hristiyan kültüründe de, İslam kültüründe de önemli bir Yahudi boyutu var. Fakat bir kültürü değerlendirirken, onun kendisi hakkında anlattığı öykü, kendisini tanımlayış şekli, göz ardı edilebilecek bir şey değildir. Bunun üzerinden hareket etmek zorundasınız. Ve Batı medeniyeti, kendini ‘Batı’ diye algılamaya başladığı aşağı yukarı 1000 yılından beri kendini Hristiyan medeniyeti olarak tanımlamış. ‘Biz’ derken Hristiyanları kastetmiş. Bütün Hristiyanları da değil, Roma merkezli olan Batı Hristiyanlığını kastetmiş. O yüzden ben çok uygun görmüyorum Judeo-Hristiyan tabirini.