Vicdan var mı
Pazar Sohbeti
20 Şubat 2022
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Vicdan güçlüleri korkutmak için güçsüzler tarafından uydurulmuş bir şey mi?
Cevabı hayırdır. Eski Yunan’dan beri tartışılan bir konudur. Klasik bir münazara konusudur. Vicdan insanları suç işlemekten, gücünü kötüye kullanmaktan alıkoymak için icat edilmiş bir toplumsal konvansiyon mudur? Bu sorunun cevabının net bir hayır olduğunu düşünüyorum.
İnsan denilen mahluk, leyleklerden, kertenkelelerden ve domuzlardan çok farklı bir yaratık değil. Nasıl bütün hayvanların kendilerine has birtakım evrimsel özellikleri varsa, insanın da insan zihin yapısından ileri gelen, genetik donanımından gelen özellikleri vardır. Leylekler Afrika’ya göçer. Kertenkeleler sinek avlar, ahlaken doğru mu bu yaptığım diye tereddüde düşmez. Çünkü kertenkelelik sinek avlamayı gerektirir. Domuzu alışık olduğu yerin dışına çekmeye çalışırsanız yeri göğü birbirine katar. Domuz ahlakı bunu gerektirir. İnsanın da bazı davranış özelliklerini türe özgü bir donanım olarak görmek lazım.
İnsanın en belirgin biyolojik farklılıklarından biri beyninin fazla büyümüş olmasıdır. Kafatası fazla büyük olduğu ve gelişmesinin ileri aşamasında kadının rahminden çıkması imkansız olduğu için insan yavrusu diğer memelilere oranla çok prematüre doğar. Biliyorsunuz, at doğar doğmaz dört ayağı üstüne kalkar ve koşmaya başlar. İnsanın ise koşmaya başlaması için en az iki sene geçmesi lazım doğumdan sonra. Kediler de az gelişmiş embriyo doğururlar. Üçüncü ayın sonunda kedi yetişkin hale gelir ve çıkar gider. İnsan yavrusu ise en az iki yıl tamamen aciz, en az on yıl boyunca da kendi başının çaresine bakamıyor.
İnsanda vicdan adı verilen benzersiz organın varlık sebebini bu olguya bağlamak lazım diye düşünüyorum. Halim ile Selim kitabımda bu konuya daha ayrıntılı olarak değindim. Sanırım insan oğlunda vicdanın ilk ve en önemli belirtisi çocukların ve çocuk sahibi olabilecek yaştaki kadınların korunmasıdır. Evrensel bir içgüdüdür bu. Toplumdan topluma ve çağdan çağa değişmez. Çocuklara ve genç kadınlara zarar verenler ayıplanır, o nitelikte davranışların “insanlık dışı” olduğuna hükmedilir. Oysa vicdan bir toplumsal konvansiyon olsa, en azından bazı toplumlarda bunun istisnasını görmemiz gerekirdi. İstisna göremiyoruz. Besbelli biyolojik evrimle ilgili bir içgüdü. O içgüdü olmasa büyük olasılıkla insan soyu üreyemezdi. Aç kaldıkça çocuklarını kesip yiyen ya da gidip komşu aşiretin çocuklarını yiyen bir kültürden ne beklersin?
Diğer önemli biyolojik fark insanın diğer mahluklara oranla grup içi ittifak ve işbirliğine yatkın bir hayvan olması. Bu olgudan türeyen bir dizi içgüdü sayabiliyoruz. Mesela, zor durumda olana, eğer düşman değilse yardım etmek temel bir vicdan ilkesidir. Sevdikleri için fedakarlık etmeye hazır olmak bir başka insani konstant, yani kültürden kültüre değişmeyen bir davranış özelliği. Kedilerde ve eşeklerde yok mesela böyle bir huy. Bir başka vicdani ilke sözleşmeye sadık olmak. Sonra, topluluk mensuplarının malına ve kadınlarına el atmamak. Son olarak, mensup olduğun topluluğun haklarına saldırı olursa el birliğiyle direnmek.
Bu saydıklarımın birileri tarafından rasyonel bir amaçla icat edilmiş kurallar olduğunu düşünürsek, bu ilkeleri bir tarihte birtakım insanların oturup tartışmış olması lazım. Hatta bir tarihte tartışmaları yetmez, toplumların bu konuyu sık sık müzakere etmesi ve yeniden kararlaştırması gerekir. Oysa saydığım ilkelerin aksini savunan kimseye hiç rastlanmaz toplumlarda. Velev ki savunan egzantrikler çıkarsa hemen susturulur ve unutulur. Demek ki insan aklı, kültürden ve rasyonel akıl yürütmelerden bağımsız olarak, birtakım evrensel davranış ilkelerine sahipmiş, bundan bu sonuç çıkıyor.