Varak Manastırı’nda neler oldu
Pazar Sohbeti
18 Eylül 2023
0:00
0:00

metin

Dün Ermeni geleneğinde önemli bir dini bayramdı, Surp Haç bayramı. Anneannemler zamanında en az Paskalya ve Noel kadar önemserlerdi bunu. Zannediyorum hasat bayramı kavramından türemiş çok eski, köklü bir gelenek. Yortudan önce beş günlük kısa bir oruç tutuluyor. Yortu sabahı da papaz mutlaka çıkıp tarlaları kutsuyor. Hristiyanlık öncesinden kalma bir gelenek olmalı.
Anlatısı ilginçtir. Hristiyanlık tarihindeki mühim bir olayla bağdaştırılır. Sene 326’da İstanbul Padişahı Konstantin’in annesi Hazreti Helena yahut Rumcasıyla Eleni Kudüs’e gitmiş. Orada Hakiki Haç’tan, yani üç yüz sene önce Hz. İsa’nın çamıha gerildiği haçtan kalan parçayı göstermişler kendisine. Kudüs’e gitmiş olanlarınız varsa bilirsiniz, orası şark pazarıdır. Gösterirler. Bu olay Hristiyanlık tarihinin kilit bir hadisesi haline gelmiştir. Tarihlere dikkat edin. 324 yılında İznik’te Hristiyanlığın ilk genel kurulu toplanmış. O tarihe kadar yasa dışı bir punk cemaat olan Hristiyanlar, resmi devlet dini olarak tanınma yönünde ilk önemli adımı atmışlar. Ertesi sene Kudüs’te haç keşfedilmiş ve bir anda tüm Hristiyan dünyasının ortak simgesi haline gelmiş. O tarihten önce haçın simge olduğuna dair bir belirti yoktur. Yeni devlet dininin simgesi haline gelmesi bu olayla başlar.
Ermeni geleneğinde bu hikayenin üstüne başka birkaç hikaye anlatılır. 14 Eylül’ü izleyen Pazar günü asıl Haç kutlanır, ondan iki hafta sonra sıra ikinci bir haç yortusuna gelir. İkincisinin konusu Varak Manastırı haçının keşfedilmesidir. Hikayeye göre, ilk kez Ermeni ülkesine Hristiyan dinini tebliğ etmek üzere gelen Azize Hripsime ve onun bakire yoldaşları, Hakiki Haç’ın bir parçasını getirirler bu ülkeye. Sonra işler kötüye gider ve haçın başına bir şey gelmesin diye bunu Van yakınındaki Varak Dağı’nda toprağa gömerler.
Aradan 350 yıl geçer. 653 yılına gelinir. O tarihte Ermeni Kilisesi’nin başı olan Üçüncü Nerses, ki aslen Artvin’de Yusufeli’nin İşhan köyündendir, İşhanlı Nerses diye bilinir, Van’ın dağında nah işte şurası deyip bir yeri kazdırır ve Hakiki Haç’ı mucizevi bir şekilde korunmuş olarak keşfeder. Bu tarihten on yıl önce Araplar bütün bu tarafları fırtına gibi esip geçmişler, Ermeni ülkesini de Kars’ın oralara kadar fethetmişler. Fethetmişler fakat Müslüman etmeyi başaramamışlar. İlk İslam fetihleri döneminde hemen hemen tektir bu, fethedildiği halde başarılı bir şekilde direnen tek saha. O fırtınanın en şiddetli zamanında Varak Dağı’nda haçın keşfedilmesi bu anlamda bir direniş iradesinin yeniden doğmasının simgesidir. Biz Müslüman olmayacağız, direneceğiz kararını verdikleri noktada mucize gerçekleşmiş ve Cenab-ı Hak onlara Hakiki Haç’ı nerede bulacaklarını bildirmiş. Oluyor bazen böyle şeyler.
Daha sonra o yerde meşhur Varak Manastırı inşa edilmiş. Bugün hala kırıntıları Van’ın Bakraçlı köyünde durur. Fatih Altaylı’nın kilisesi diye zaman zaman medyaya yansıyan yerdir. 1915’ten önce dağ başında tek başına bir manastır kompleksiydi. Eski fotoğrafları vardır. Savaştan sonra bilinmeyen bir şekilde Altaylı’nın dedesinin uhdesine geçmiş. O da, ne yapsın adam, manastırı söktürüp taşlarıyla sersefil bir Kürt köyü inşa ettirmiş. Mezbelelik köy evlerinin duvarlarında bin yıllık kesme taşları görüyorsun.
O manastırda 19. yüzyılda da önemli olaylar yaşandı. Mıgırdiç Khrimian adlı geniş kültürlü ve idealist bir zat 1857’de manastırın baş rahibi seçildi. Orada bir matbaa kurdu, ki Osmanlı’nın doğu illerindeki ilk matbaadır. Vasburagan Kartalı adlı dergiyi çıkardı. Manastır bünyesinde bir okul kurup müthiş bir kuşak yetiştirdi. 19. yüzyıl sonuna kadar Ermeni milli hareketin içinde rol alacak olan önemli bir dizi aydın o ekolden yetiştiler. Sosyalist denebilecek çizgide olan bir halkçıydı. Yoksul halkın ve köylülerin gerçek problemleriyle uğraşmayı misyon edindi. Şimdi çevirdiğim kitaptan öğrendim mesela, Van ile Hakkari arasında Norduz bölgesi vardır. Türkiye’nin en geri bölgelerinden biridir. 1870’lerde orada kıtlık olmuş, binlerce insan kırılmış. Khrimyan bunun üzerine bir kampanya düzenleyip finansman sağlamış ve Hoşap yakınında bir harabe yeri satın alıp orada Norduz kurbanları için bir köy kurmuş. Köy kurmakla yetinmemiş, bir de okul kurmuş ve bayağı kaliteli insan yetiştirmişler. Oralara yolunuz düştüyse bilirsiniz, acıklı derecede yoksul yerlerdir bunlar. Şimdilerde kaçaxçilikten başka gelir kaynağı yok.
1869’da Khrimyan İstanbul patriği seçildi. Bir devrimdi bu. Son derece muhafazakar bir kurum olan Ermeni Patikanesi tarihinde ilk kez bu derece radikal ve halkçı, demokrat bir adam patrik seçiliyor. Abdülaziz ve Âli Paşa devridir, Türkiye’de bir reform, iyimserlik, ileriye dönük beklentiler çağıdır. Sonra 1870’lerin siyasi krizleri ortamında bir punduna getirip istifaya zorladılar. O tarihten sonra Khrimyan gitgide radikalleşti. 1878 Berlin Konferansı’ndan sonra Ermenilerin kurtuluşu için silahlı mücadeleden başka çare kalmadığına hükmetti. Abdülhamit devrinde üst üste birkaç yere sürgün edildikten sonra bu kez Rusya Ermenistanı’ndan çağırdılar, Eçmiadzin’de tüm dünya Ermeni kiliselerinin başı olan Gatoğigosluk makamına seçtiler. O görevdeyken de bu sefer Rusların baskı politikalarıyla mücadele etti. Velhasıl mücadeleci bir insan. Aslen Vanlı, orada doğup büyümüş. En büyük hayali Avrupa’da üniversite okumakmış, olmamış.