Türkler tengrici miydi, şamancı mıydı
Pazar Sohbeti
21 Kasım 2021
0:00
0:00

metin

Türkler Araplardan bin yıl önce Tanrı’yı biliyorlardı. Araplar putlara, Persler ateşe taptıkları dönemden 800 sene önce Türk-Hun hükümdarları bir ve tek olan Tanrı’ya inanan...
Türk-Hun hükümdarları nedir bilmiyorum. Milattan önce Çinlilerin başına bela olan Xiongnu diye bir kavim var. Avrupa’yı 5. yüzyılda istila eden bir Hun kavmi var. Bunlar Türk müydü değil miydi bilmiyoruz. İkisi aynı kavim miydi onu da bilmiyoruz. İnançları neydi, töreleri neydi, tengriye mi taparlardı, kurda kuşa mı taparlardı, doğru dürüst hiçbir bilgimiz yok. Olmayan bilgimiz üzerine teori piramitleri inşa etmek çok akıllıca bir tavır değil bence.
Türklerin tengri diye bir şeye inandığı, 4. yüzyıldan itibaren Çin kayıtlarına geçmiş. Bu tengrinin ne olduğu, sıfatlarının ve niteliklerinin ne olduğu hakkında bilgimiz kısıtlı. Orhun yazıtlarına gelindiğinde, 8. yüzyılda, evet tengri baş köşede oturuyor, Türklerin inancının temeli. Yalnız şuna dikkatinizi çekerim: Orhun yazıtları Çin kültürel etkisi altında, Çinli uzmanların desteğiyle yazılmış bir metin. Bunu açıkça söylüyor Kültigin, diyor ki biz bu yazı işlerinden anlamayız, Çin hükümdarından rica ettim, o da beni kırmadı. Adam gönderdi ki taş üstüne benim fikirlerimi yazsın. Taş üstüne fikir yazmak belli ki çok yeni bir konsept. O yüzden açıklama gereğini duyuyor.
O yazıtlarda anlatılan tengri fikri bire bir Çin’in egemen ideolojisinin yansımasıdır. Tamamıyla siyasi bir din bu. Çin siyasi düşüncesinin ana kavramı, Tian Ming, The Mandate of Heaven. Bazı seçilmiş kişilere gökyüzü kut verir. Ve bu kut sayesinde bu kişi kağan olur ve diğer herkes bu insana boyun eğmekle mükelleftir. Gök Tanrı o kişiyi kutsamıştır. Devlet olmuştur o kişi. Başına devlet kuşu konmuştur. Bunun altında bölgesel beyler vardır, onları küçük tanrılar yönetir. Küçük tanrılar küçük beyleri, büyük tanrı ise tek ve bir olan kağanın sahibidir. Tengricilik denilen şey, bu tarihte Türkleri etkileyen siyasi ve ideolojik fırtınalardan birinin bir yansıması, Çin ideolojisinin yansıması.
Orhun yazıtlarının yazıldığı tarihte bütün İç Asya, batıdan gelen büyük bir tehdidin gök gürültülerini duymaktaydı. İslam büyük bir hızla yayıldı, İran İmparatorluğunu yıktı, İran’ın doğusundaki toprakları, Semerkand’ı, Buhara’yı ele geçirdi. Muazzam bir dalga halinde ilerliyor, istila ediyor. İslam’la birlikte yine aynı tarihlerde bir dizi başka Batı ideolojisi, Maniheizm ve Nestorcu Hristiyanlık hızla Orta Asya’ya, Çin’e kadar yayılıyor. Çin ise bu Türklerin batıdan esen cereyanlara kapılmamasını, aksine Çin’in devlet düzenini, Çin’in düşünce yapısını korumalarını istiyor. Onlara adam gönderiyor, danışman gönderiyor. Biz huang-di’yiz, yani Orta Dünyanın imparatoruyuz, ama sen de kağansın. Çünkü neden? Çünkü sen Tengri’nin kutuna sahipsin diyor. Orhun yazıtlarını böyle okuyun. Orhun yazıtlarında bir uluslararası siyaset metni var. Ve din bu uluslararası siyasetin bir parçası.
Tengricilik, tek Tanrıcılık, ancak tek merkezli devletle kaimdir. Tek hükümdarın varsa tek tanrın olur. O tanrı senin hükümdarının gökyüzündeki yansımasıdır. Hükümdar olan kişi o tanrı sayesinde hükümdar olmuştur. Çok net bence, tengricilik, tarihin belli bir aşamasında, Çin ideolojisinin Türklere getirdiği, onlara öğrettiği, onlara benimsettiği bir kavram.
Şamanlık hadisesiyle tengricilik arasında ise hiçbir mantıklı bağlantı yok. Apayrı iki gelenek bunlar. Eski Türklerde şamanlık denilen şeyin ne kadar yaygın olduğu, ne kadar belirleyici olduğu hakkında bilgimiz yok. Çünkü şamanlık hakkında bilgimiz, 18. yüzyıldan başlayarak Rus ve Avrupalı seyyahların, etnologların, Sibirya’daki henüz ne Müslüman ne Hristiyan olan birtakım kavimlerden, Altaylar, Tuvalar, Samoyedler vesaireden derledikleri çoğu yalan yanlış izlenimlerden ibaret. Bu inanç ve tören silsilesinin ne kadar geriye gittiği, ne kadar yaygın olduğu, eski Türkler zamanında ne kadar belirleyici olduğu konusunda çok sınırlı bilgimiz var.
Bildiğimiz şundan ibaret: Her köyde birtakım seyyar büyücülerden ve onların iletişim kurduğu ruhlardan oluşan bir halk inancı var. Bunlar bariz senkretik gelenekler, yani komşulardan ya da yabancılardan ve başka kültürlerden işlerine gelen her şeyi almışlar. Şaman gelenekleri içinde Arapçadan alınmış kelimeler, Hristiyanlıktan alınmış kavramlar Budizm’den özellikle etkilenmiş fikirler var. Bunlardan bir halk adetleri amalgamı oluşmuş. Bir yanda bu. Diğer yanda da ta eski zamanda, Türklerin bir imparatorluğu varken cari olan bir devlet inancı var. Devlet inancında tengri var, o tengrinin kutuna sahip olan kağan hazretlerine boyun eğmeniz farzdır. İki ayrı gelenek bunlar. Birbiriyle ne ilgisi var belli değil.