Türkler neden yoksullaşıp kötü yola düştü
Pazar Sohbeti
14 Ocak 2024
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Vehbi Koç’un bir beyanatı sosyal medyada ise gündem oldu. Vehbi Bey demiş ki “Türkler askere giderdi ölmeye. Hasta olmaya. Katolikler, Yahudiler, Ermeniler bedel öder askerlik yapmazlardı. Büyük paralar kazanır en güzel yerlerde yaşardı. Biz de onlara hayran hayran bakardık.” Doğru mu söylediği?
Evet doğru söylüyor. Çerçevesini doğru çizerseniz haklı. Ankara şehrinden söz ediyor Vehbi Bey. Aynen anlattığı gibi olmuş. Bundan çıkarılacak ahlaki sonuç nedir? Binaenaleyh Ermenilerin, Yahudilerin, Katoliklerin mallarını yağmalamak hakkımızdı demek istemiş Vehbi Bey. Namussuz herif!
Doğru demiş, 19. yüzyıl sonunda, 20. yüzyıl başında aynen bu dediği gibi olmuş. Fakat buna Gayrimüslimler sebep olmamış. Osmanlı Devletinin politikasıdır bu sonuca yol açan. II. Mahmut zamanına kadar Osmanlı ülkesinde zorunlu askerlik diye bir şey yoktu. Askerlik profesyonel bir meslekti. Bu mesleği yapanlar yaptıkları işten memnundular. Çünkü getirisi olan bir meslekti. Yeniçerilik, 16. yüzyıl sonlarından itibaren babadan oğula geçen bir statüydü. Hayat boyun o işi yaparsın. Devletten maaş alırsın. Savaşlarda ganimet elde edersin. Evliya Çelebi’yi okuyun bunun ne demek olduğunu gayet iyi anlarsınız. Yağmalıyorsun, para kazanıyorsun, at kazanıyorun, cariye kazanıyorsun, esir alıyorsun satıyorsun serbest piyasada, böyle bir iş. Üstelik vergiden muaftı asker sınıfı. Ballı bir işti.
Derken Osmanlı her savaşta yenilmeye başladı, 1680-90’lardan sonra imparatorluk çapında bir askeri sınıfı besleyememeye başladı. Onun yerine sancak beylerinin, mütegallibenin, yerel emirlerin, mirlerin, prenslerin küçük orduları işin temeli haline geldiler. Van’da Vankulu vardı, Vidin’de Vidin ayanının ordusu vardı, Mısır’da Mısır beylerinin orduları vardı. Osmanlı Devleti savaşması gerektiği zaman bir pazarlıkla bunların bir kısmını kendi bayrağı etrafında toplayabiliyordu. Bir miktar haraç ödüyordu onlara, onlar da gelip savaşıyordu. Fakat savaşın koşulları hoşlarına gitmezsa, yahut savaşın götürüsü getirisinden fazla olmaya yüz tutarsa bırakıp gidiyorlardı.
Napolyon Savaşları döneminde anlaşıldı ki bu düzenin sürdürülmesine imkan yoktur. Zorunlu askerlik hizmeti getirildi. Osmanlı Devleti, İslam hukuku gereğince Gayrimüslimler silah taşıyamayacağı ve emredici konumda olamayacağı için, ve ayrıca kendi sınıfsal ve zümresel egemenliğinden taviz vermek istemediği için, 1830’larda genel vatandaş askerliği sistemine geçtiği zaman Gayrimüslimleri askere almamaya karar verdi. Devletin kararıdır. Yani Gayrimüslimler baştan beri şımarık oldukları için yahut efemine oldukları için “yok yok yok, pardon monşer, biz askere gidemeyiz” demediler. Devlet onları askere almadı. Vehbi Beyin başımızdan eksik olmasın diye duacı olduğu ve hizmet etmeye devam ettiği devlet bu. Problemi yaratan o devlet.
Bu tercihin sonuçları beklenmedik şekillerde oldu. Gayrimüslimlerin Osmanlı devletinde ekonomik açıdan büyük kalkınma hamlesi, başkentte 1830’larda, taşrada 1860’larda başlar. Genel ve zorunlu askerliğin gelmesiyle birlikte Müslümanlar tepe aşağı inmeye başladılar, Gayrimüslimler ise, ağır bir askerlik bedeli ödeme yükümlülüğüyle yüzleştikleri için, ters istikamette yükselmeye başladılar. Devletin yasası bu, seni askere almayacağım, para ödeyeceksin diyor. O zaman ne yaparsın? Para getirecek işlere yüklenirsin. Sen yapmazsan, evlatlarını öyle yetiştirirsin. Para kazanırlar. Para kazanınca da Vehbi Bey ve benzerleri onları kıskanır ve onları yağmalar.
Vehbi Koç’un, biliyorsunuz, servetinin kaynağı Ankara’da yağmalanan, yok edilen Ermeni toplumunun mallarıdır. Bunlara çökmüş Vehbi Bey. Sakıp Sabancı’nın babası Adana’da aynı şeyleri yapmış. Adana’da malı mülkü müsadere edilen, öldürülen, yurt dışına kaçan, banka hesaplarına el konulan Ermenilerin fabrikalarına, tarlalarına çöküp, oradan zengin olmuş. Eczacıbaşı İzmir’de aynı süreçlerden geçmiş. Fatih Altaylı’nın dedesi de Van’da köy sahibi olmuş. Al burası senin demişler, bin senelik Ermeni manastırını, yedi tane kilisesi ve müştemilatıyla birlikte adam beş para ödemeden sahiplenmiş. Cumhuriyet rejimi bunler üzerine kuruldu. Osmanlı Devleti’nin aptalca bir politikasının beklenmedik sonuçlarından doğmuştur Cumhuriyet rejimi.
Herkesi askere alacağız dediler. Ammaa, Gayrimüslimleri silah altına alamayız çünkü onlar ikinci sınıf vatandaş dediler. Ondan sonraki doksan sene boyunca Osmanlı Devleti aralıksız savaş halindeydi. Türk köylüsü ve Balkanların Müslüman ahalisi telef oldu. Sefil oldu. Doğru dürüst bir iş kuramadı. Evdeki karısı ile kızı aç kalmasın diye tarlasını sattı, ipotek etti. Kalıcılığı olan bir sermayeyi oluşturma imkanı bulamadı. Gitgide cılızlaştı ve söndü. Haraca bağladıkları Gayrimüslimler ise, madem çalışmamız gerekiyor çalışırız dediler, çalıştılar, para kazandılar, zenginleştiler.