Türkiye neden Batıdan boşandı
Pazar Sohbeti
11 Eylül 2022
0:00
0:00

metin

NATO Türkiye’yi gözden çıkarır mı?
NATO bir zorba çetesidir, bir savaş örgütüdür. Niye Türkiye’yi gözden çıkarsın? Türkiye önemli bir ülke. Türkiye’yi gözden çıkarmakta en ufak bir çıkarı yok. Dişiyle tırnağıyla mücadele eder, gerekirse Türkiye’yi yerle bir eder, Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasına izin vermez. Gücü yeter mi yetmez mi ayrı bir mevzu.
Türkiye’nin dış politikada ana hedefi nedir, ona gelince, oldukça basit olduğunu zannediyorum. 150 yılı aşkın süre, Türkiye’nin dış politikada ana hedefi belliydi. Avrupa’ya eklemlenmek, Avrupa’nın bir parçası olmak, Avrupa’nın gücünden ve servetinden istifade edecek bir şekilde, Türkiye’nin yönetici sınıflarının temel tercihlerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, Batı dünyasının asli bir unsuru olarak benimsenmek, kabul edilmek ve onurlandırılmak.
Bu politika, bu hayal, 2010-2013 yılları dolayında çöktü. Çünkü Avrupa Birliği adı verilen teşkilat, küçük harfle Avrupa birliğinin, yani yüzyıllardan beri bir fiili gerçek olarak var olan Batı Avrupa devletleri kulübünün, bambaşka bir yapıya bürünmesine sebep oldu. Küçük harflerle Avrupa birliği esnek bir yapıydı. Türkiye’yi, Sırbistan’ı, Rusya’yı hem dahil edip hem dahil etmemek, kısmen bazı bakımlardan dahil etmek, dahil eder gibi gözüküp dahil etmemek, dahil etmez gibi gösterip dahil etmek gibi opsiyonlara sahipti. Oysa büyük harfle Avrupa Birliği, bürokratik bir statüdür, bir polis teşkilatıdır. Ya içindesin ya dışındasın. İçinde olmak için boyun eğmen gerekir. Para politikalarına, hukuk politikalarına, kültür politikalarına, askeri politikalarına biat etmen gerekir. Ettikten sonra o sistemin bir parçası haline geliyorsun. Vize almak gibi aşağılayıcı birtakım mecburiyetlerden muaf kalıyorsun.
Avrupa Birliği Türkiye’yi kabul edemezdi, hiçbir zaman kabul etmeye niyeti yoktu. Biraz yalpalar gibi oldu, ondan sonra “olacak iş mi, haydi yallah” dedi, kapılarını kapattı.
Bu noktada Türkiye Tanzimat’tan beri sürdürdüğü dış politikayı terk etmek zorunda kaldı. Ortada kaldı, ipi koptu, açık denizde yalpalamaya başladı. Can havliyle geçmişine ilişkin birtakım şeyleri hatırladı. Bu ülke geçmişinde büyük bir ülkeydi. İmparatorluk olmuştu. Doğu Akdeniz’in egemen gücü olmuştu. Cumhuriyet’in başından itibaren, gerek kendi zaaflarının sonucunda, gerek büyük bir yenilginin, gerek Avrupa’ya katılma umudunun etkisiyle, bölgesel güç olma iddiasından vazgeçmiş görünüyordu. Siz yarın Almanya, Fransa ve İngiltere ile aynı masada oturacak, aynı kulübün üyesi olacaksanız, Lübnan’la yahut Makedonya’yla, Bulgaristan’la ilişkiniz şöyle olmuş böyle olmuş çok fark etmez. Nasıl olsa Avrupa var arkanızda. Ama arkanızda Avrupa yoksa o zaman kendi güvenliğinizi kendiniz sağlamak zorundasınız.
Türkiye, Belgrad ve Bükreş’ten tut, Ege adalarına kadar, Kıbrıs’a kadar, Suriye, Lübnan, İsrail bölgesine kadar, Mısır’a kadar, Libya’ya kadar, Kafkaslara kadar olan bölgede, tüm diğer ülkelerden açık farkla daha güçlü bir ülkedir. Hem nüfus açısından, hem askeri güç açısından ve uzun vadede ekonomik güç bakımından üstün bir ülkedir. Dolayısıyla bir şekilde bölgede borusunun ötmesi gerekiyor. Bunu yapmaya çalışıyor. Ne kadar başarılı olur, attığı adımlar ne kadar doğru bilmiyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu dış politika ekibi ve karar verme mekanizması doğru bir mekanizma mıdır, yoksa saçmalıyorlar mı, karanlıkla el yordamı ile mi hareket ediyorlar; bunları bilmiyorum. Bunları ilelebet tartışırız. Bu konuda karşıt görüşler mümkün.
Fakat temel hadise, Türkiye’nin bir bölgesel güç olmaya çalışması tartışılmayacak bir gerçektir. Amerika Birleşik Devletleri’nin, NATO’nun son derece yanlış, aşağılayıcı, küstah politikaları sonucunda Türkiye, NATO dışında kendine dayanacak bir askeri güç manzumesi, ittifak dizisi oluşturmaya çalışıyor. Bunda da yerden göğe kadar haklıdır.