Türkerin Arap düşmanlığı neden
Pazar Sohbeti
8 Ağustos 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Türkiye’de neden bu kadar ağır bir Arap düşmanlığı var? Üstelik Araplar kaç nesildir bu ülkenin insanları?
Türk eliti, yani Osmanlı’nın yönetici sınıfları İmparatorluğun Arap vilayetleriyle 19. yüzyılda tanıştılar. Tanzimat’tan önce Arap ülkeleri bilfiil kendi kendilerini yöneten, Osmanlı’ya da ara sıra haraç veren bağımsız emirliklerden ibaretti. Osmanlı’nın bu yerlerde profesyonel bir bürokrasisi yoktu. Kahire’de, Bağdat’ta, Şam’da görev yapan Osmanlı yöneticileri bu kentlerdeki kozmopolit Osmanlı eliti ile muhataptı. Arap toplumunun gerçekleriyle bir temasları yoktu. Araplar hakkında bildikleri, Arapçanın Kuran dili olduğu, ilim dili olarak hürmete layık olduğu ve Arapların peygamber yetiştirmiş necip bir kavim oldukları idi. O kadar.
19. yüzyılda şöyle bir şey oldu. Bir yandan Türkler Avrupa medeniyetiyle bir son derece travmatik bir karşılaşma yaşadılar ve farkına vardılar ki Avrupalılar medeniyet yarışında fersahlarca ileri geçmiş. Türkleri çöp gibi görüyor. Geri bir ülke olmuşsun. Oysa dediler, biz Avrupalıyız, biz Avrupalı’dan farklı değiliz, Avrupa’nın kültürüne sahibiz. Derken, Tanzimat’ın idari modernizasyon ve merkezileşme çabası çerçevesinde Türk yönetici kadroları gittiler Libya’ya, gittiler Yemen’e, gittiler Fizan’a. Vali, nüfus müdürü, tabur komutanı, jandarma memuru, demir yolu bölge müdürü, maarif müfettişi oldular. Ve Avrupalının kendilerine yönelttiği aşağılamanın aynısını onlar da Araplara yönettiler. Bunlar bizim ayak bağımız, bunlar geri, bunlar pis, bunlar yalancı, bunlar ahlaksız duygusuna kapıldılar. Türk ırkçılığı Avrupa’nın Türklere yönelttiği aşağılamanın aynadaki yansımasıdır ve özellikle Araplara yöneltilmiştir. Tipik bir 19. yüzyıl fenomenidir. Yani sıkça söylendiğinin aksine Birinci Dünya Harbi olaylarına bir tepki değildir, Cumhuriyet’ten önce şekillenmiş ve katılaşmıştır. Türk yönetici sınıflarının temel travmasının bir cevabıdır. Avrupalılar bizi aşağı görüyor, oysa biz Arap değiliz, bizden aşağısı var.
Temel psikolojik altyapı budur bence. Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların Osmanlı Devleti’ne isyan etmesi bu bakış açısını pekiştirdi. Bak gördün mü haklıymışız, Arap’a güven olmaz, bize, doğal efendilerine isyan ettiler! Bu tema, Cumhuriyet dönemi eğitiminin Araplar konusunda ana aksını oluşturur ve çağdaş kuşakların Arap imajını biçimlendirir.
Bütün bu süreçte bir başka önemli gerçek göz ardı edilir. Türkiye’de hatırı sayılır bir Arap azınlık var. Suriyeli mültecilerle başlamadı Arap sorunu; Türkiye’nin beş altı ilinde Arap nüfus yaşıyor. Antakya’nın yarısı Arap. Urfa ilinin güney yarısı neredeyse tümüyle Arap. Mardin’de azaldılar gerçi ama şehrin yarıdan fazlası, ilin %20 gibi bir kısmı Arap. Sonra Kilis’te bir miktar Arap nüfus var, Siirt şehir merkezi ve yakın köyleri ciddi boyutlarda Arap. Türkiye’nin Araplara yönelttiği bu ırkçı ve aşağılayıcı söylem, Türkiye vatandaşı olan, bu ülkenin insanı olan insanlara karşı da muazzam bir haksızlık ve utanmazlık olayıdır. Hatta şunu söyleyebilirim, Kürtlere yönelik düşmanlıktan veya aşağılamadan daha kuvvetli ve daha vahim bir hadisedir Araplara yönelik çirkin üstenci dil.