Türkçede neden Kürtçe kelimeler yok
Pazar Sohbeti
3 Ocak 2021
0:00
0:00

metin

Türkçe ile Kürtçe arasındaki kelime alışverişinin çok daha yoğun olması gerekmez miydi?
Diller arasındaki kelime ve kavram alışverişi nasıl olur diye düşündünüz mü? Havadan birbirine mi bulaşıyor? Ne bileyim, Fadime teyze ile Azime teyze komşu iki köyde otururken birbirlerine gidip ha senin kelimeler neymiş, ben de onları öğreneyim mi diyor?
Hiç öyle bir şey olmuyor. Bin sene yan yana yaşasalar da olmaz. Senin dilin sana, onun dili ona. Onların dilini niye alışveriş edesin ki? Biz elmaya bilmem ne diyoruz, onlar elmaya başka bir şey diyorlar. Öğrenirsin belki, duyarsın. Ama aklının ucundan bile geçmez onların kelimelerini kendi diline sokmak.
Ne zaman olur? İki tane temel şartı var yoğun kelime alışverişinin. Birincisi, taraflardan biri hayatın olağan akışı içinde çift-dilli olacak. Bütün toplum olmayabilir, sadece bir toplum sınıfı, mesela seçkinler, okullular veya sadece ticaret erbabı olabilir. Fakat her halükarda geniş bir toplum kesiminin ikinci bir dili anadili gibi bilmesi ve rutin olarak kullanması gerekir. İkincisi, bu dillerden birinin, sübjektif olarak, üstün veya egemen dil olarak algılanması gerekir. Bir üstlük astlık ilişkisi yoksa, dillerin karışması için hiçbir mantıklı neden yoktur. İnsanoğlu pekala iki dili ayrı ayrı kafasında tutabilir, ikisini zerrece karıştırmadan, birinden öbürüne sözcük aktarmadan, rahatlıkla konuşabilir. Bir dile diğerinden parça katmak için özel bazı sebepler olması gerekir.
Tipik sebeplerden biri, iki dilden birinin ticaret dili yahut siyasi yönetim dili yahut asker dili olmasıdır. Çarşıda veya devlet dairesinde veya kışlada konuşulan dil A dili ise, o dilin ticari eşyaya, bürokratik işlemlere ve askerlik mesleğine ait kelime dağarcığı kolaylıkla, çok doğal olarak, B dilini istila eder.
Daha da etkili bir sebep, A dilinin sınıf ve statü dili haline gelmesidir. Her toplumda, her zaman, her dönemde bazı kültürler modeldir. Toplum seçkinleri onlara öykünür. Onların eserlerini, onların kavramlarını, onların kitaplarını bilmek, eğitimli olmanın şartı sayılır. Türk toplumunda bin sene boyunca Arapça ve Farsça, eğitimli olmanın tanımıydı. Kültürlü bir insan olmak için bu dilleri bilmen gerekirdi. Medrese görmüş bir insan kusursuz Arapça bilir. Arapçanın literatüründen faydalanır, Arapçanın üstün bir dil olduğu kanaatini taşır. Türkçeyi yetersiz bulur. Okullarda okutulan dil Arapçaysa, okumuş bir insanı allahın cahilinden nasıl ayırt edeceksin? Elbette sözünün arasına Arapça ibareler karıştıracak, Arapça bildiğini gösterecek. Arapça literatürden haberdar biriyle karşılaştığında, karşılıklı birkaç sinyalleşmeyle birbirlerinin kültür seviyesini test edecekler. Arapçayı güzel ve yerinde kullananlar toplumda saygı görecek. Onların kahvesi diğerlerinden önce ikram edilecek. Onlara, “Hocam, maşallah ne kadar da kültürlü” denilecek. Sıradan halk da elbette onları taklit etmeye çalışacak. Onların kelimelerini öğrenmeye, onların kelimeleriyle konuşmaya gayret edecek. Böyle böyle, toplumun zirvesinden aşağıya doğru, kademe kademe, şadırvan gibi nüfuz edecek Arapça kelime ve deyimler.
Her toplumda statü dilleri olduğu gibi, düşük statü belirten diller de vardır. Osmanlı toplumunda şehirde mevki ve makam sahibi olmuş Kürtler de vardı. Kürtçe bilirlerdi, belki akrabalarıyla veya köylüleriyle Kürtçe konuşurlardı. Fakat bir genel mecliste, bir siyasi veya dini veya ahlaki veya ilmi sohbette Kürtçe kelimeler kullanmayı asla akıllarından geçirmezlerdi. Çünkü bu kelimeleri kullandıkları zaman itibar kazanmazlar, aksine itibar kaybederler. En hafifinden ‘taşralı’ oldukları vurgulanmış olur, en vahimi ‘kıro’ damgası yerler. Çünkü nedir? Arapça ve Farsça yüksek diller. Kürtçe, Zazaca, Lazca, Ermenice, vesaire alçak diller. Bu dilleri bilsen bile, bildiğini göstermek istemezsin. Kendi aranızda kalır bu diller. Dolayısıyla Türk dili on binlerce Arapça ve Farsça kelimeyle zenginleşir fakat bir tane bile Kürtçe kelime almaz. Ermeniceden ancak birtakım alt tabaka argo deyimleri ile esnaf ve sanatkarlığa ait bir iki düzine teknik tabir alır. 20. yüzyıl başlarına dek Kürtçeden standart Türkçeye girmiş bir iki istisnayla hiç Kürtçe kelime tespit edemiyorum. 1980’lerden 90’lardan sonra yavaş yavaş değişmeye başladı bu. Şimdi 20, 30, 40 tane kadar Kürtçe sözcük sayabiliyorum güncel Türkçe söylemde bilinip kullanılan.
Türklerin referans dili bir zamanlar Arapça ve Farsçaydı. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayıp 1960’lara kadar Fransızcaydı. Herhangi bir tartışmada, herhangi bir fikir alışverişinde, ilmi bir musahabede muhatabına bir gol atmak istiyorsan Fransızcaya referans verirdin. Fransızca bilmen gerekirdi, Fransızca bilmeyen insanlar aşağılanırdı. Benim gençliğimde hala öyleydi. ‘Fransızcası bozuk’, bir insana cahil demenin kibarcasıydı. Günümüzde tabi İngilizce referans dili rolünü üstlenmiştir. Batı kültürüne hiçbir sempatisi olmayan insanlar dahi, bir tartışmada o kelimenin manası bu mudur, şu mudur, yahut son bilimsel gelişmeler ışığında o işin hakikati şöyle mi, böyle mi, Covid aşısı %95 mi etkili, %93 mü etkili konusunu konuşurken İngilizce literatüre referans verirler. Üst kültür odur. Dolayısıyla Türkçeye, kaçınılmaz bir şekilde, önüne geçilmesi imkansız bir şekilde, yüzlerce, binlerce İngilizce kelime girer. Çünkü statü simgesidir bu kelimeler ve insanlar yemekten, içmekten, havadan, sudan önce statüye ihtiyaç duyan hayvanlardır. Statü için yaşarlar. Ben senden bir adım üstünüm demek için can atarlar. Ve referans dilini bilmek ve kullanmak, statünün en şaşmaz belirleyicilerinden biridir.
Bir dil bu şekilde evrilir, bu şekilde zenginleşir. Güzel Türkçemizi unutuyoruz, vah vah eyvah diye dövünenlere katiyen kulak asmayın. Allahın bir sefil Orta Asya diliydi Türkçe. 1071 yılında mevcut olan Türkçeyi gayet iyi biliyoruz. Kapsamını biliyoruz, kelime hazinesini biliyoruz, kavramlar yelpazesini biliyoruz. Tarım toplumuna yeni geçmiş, ilkel bir toplumun ilkel kavramlarıydı. Onunla bugüne gelinseydi eğer, çoktan yok olmuştu Türk toplumu. Sürdürülemezdi çünkü. Arapçadan, Farsçadan, Fransızcadan, İngilizceden aldığı kavramlarla zenginleşti, gelişti ve kompleks bir toplumun ihtiyaçlarına cevap veren bir dil haline geldi Türkçe.