Türk Ortodoks Kilisesi nasıl doğdu
Pazar Sohbeti
29 Kasım 2020
0:00
0:00

metin

Türk Ortodoks Kilisesi hakkında bilgi verir misiniz? Karamanlı Hristiyanlar Türk değil midir? Öyleyse neden 1923’te nüfus mübadelesine uğradılar?
19. yüzyıl ortalarına gelindiğinde Anadolu Rumlarının belki yarıdan fazlasının anadili Türkçe idi. Çoğu Türkçeden başka dil bilmezdi. Özellikle kökeni Orta Çağlara dayanan Orta Anadolu Rumları, ya da bilinen adıyla Karamanli’ler çok uzun zamandan beri Türkçeden başka dil konuşmazlardı. Bizim Şirince Rumlarının da, 19. yüzyıl sonlarında okul kurulup İzmir’den hoca gelmeye başlayıncaya dek Türkofon oldukları yazılır.
Yalnız bir hususu yanlış anlamayın. Türkçe konuşurlardı demek Türktüler demek değildir. Osmanlı toplumunda etnik kimliğin yegane belirteci dindir. Türk demek Müslüman demektir. Çocuğunu kilise mektebine değil sarıklı hoca mektebine gönderirsin demektir. Bu kadar net ve basittir. Nece konuştukları, etnik açıdan bir anlam ifade etmez. Rum ise Rumla evlenir, Türk ise Türkle evlenir. Evleneceği kişinin dili veya ecdadının kimliği de bir noktadan öteye anlam ifade etmez. Türk dilli Karamanlı Rum isen Yunan dilli adalı Rum ile rahatça evlenirsin, kimsenin itirazı olmaz. Türksen Çerkesle, Kürtle, mühtedi Ermeniyle, mühtedi Polonyalıyla da evlenebilirsin, üçüncü kuşak torunun yine saf kan Türk kalır. Çünkü Türklük kanla kazanılan bir şey değildir, çocukken aldığın eğitimle kazanılan bir şeydir. Bu konularda kafanız netse ne ala. Çünkü değilse, ne kadar anlatırsam anlatayım muhtemelen bir şey anlamayacaksınız.
Türk Ortodoks Patrikliği denilen kurum siyasi bir ihtiyaçtan doğmuş bir oluşumdur. Kuruluş tarihi 1922’dir. Yoğun bir etkinlik döneminden sonra 1920’li yıllarda sönüp gitmiştir. Sonra 27 Mayıs askeri darbesinden sonra çok meşru sayılamayacak amaçlarla yeniden tesis edilmiş, esas itibariyle bir gayrimeşru emlak çetesi ve istihbarat operasyonu olarak işlemiştir.
Bildiğiniz gibi, gerek Yunanistan’daki Türklerin, gerek Türkiye’deki Rumların oldukları yerden kaldırılıp davar gibi topluca sürülmesi 1913’te başladı. 1914’de devam etti. Savaş çıkınca bir süre durakladı. 1915’te Ege ve Marmara sahili Rumları iç bölgelere sürüldü. 1918 ve 19’da Karadeniz Rumları tehcir edildi. İşte böyle bir ortamda Yozgat Akdağmaden’li Papa Eftim adlı bir Rum Ortodoks rahibi çıkıp dedi ki, bizim ana dilimiz Türkçedir. Evde, köyde, çarşıda, okulda Türkçe konuşuruz. Yunan değiliz, Ortodoks Hristiyan dinine mensup Türkleriz.
Bu girişimin amacı bellidir. Pratik bir şeydir. Biz Türk’üz demek, yeni kurulmakta olan Türk Devleti’nde bizim de yerimiz var, bizi sakın evimizden yurdumuzdan kovmayın demektir. Yollarda sefil olacağız. Yunanistan’ı tanımıyoruz. Zaten bize iyi muamele etmiyorlar. Dolayısıyla bizi Türk fakat Hristiyan kabul edin diye ortaya çıktılar. Ankara Meclisi’nde bu görüşe sıcak bakan kişiler oldu. Hatta elimizde böyle bir koz olsa yarın öbür gün Besarabya’daki Türk dilli Hristiyan Gagauzları da bize çekebiliriz diye düşündüler. Fakat sonuçta karar 1923’te mübadele yönünde kullanıldı. Türk Ortodoks Kilisesi’ne mensubiyet iddia edenler de diğer tüm Rumlarla beraber sınırdışı edildiler.
1960’tan sonra Papa Eftim’in oğlu Turgut Erenerol ile kardeşleri Selçuk ve Sevgi Erenerol yönetiminde Türk Ortodoks Kilisesi küçük çaplı bir çıkar ve yolsuzluk teşkilatına dönüştü. Terk edilen Rum mülkleriyle ilgili yasal ve yasadışı operasyonlarda adı geçti. Şu anda bildiğim kadarıyla aile mensupları dışında bu kilisenin cemaati yok. Haklarında kayda değecek tek bilgi, İstanbul Karaköy’de sahip oldukları üç adet tarihi Rum kilisesidir. Yüz senedir hiç bakım onarım görmedikleri için çok güzel yapılardır. Restore edip içlerine edilmemiş. O yüzden görmeye değerler.
Daha doğrusu otuz sene önce gidip gördüğümde öyleydi. Şimdi ne olmuştur bilemem.
Karamanlı Ortodoksların Bizans çağında Hristiyanlığı benimsemiş öz be öz Oğuz Türkleri olduğu ileri sürülüyor. Sizce bu iddiada doğruluk payı var mıdır?
Ben Türkiye’de öz be öz Oğuz Türkü diye bir şeyin var olduğunu sanmıyorum. Anadolu ve Rumeli bağlamında Türk demek Müslüman demektir. Müslümanlar diğer Müslümanlarla karışır, çünkü Müslümanlar arasında etnik köken ayrımı tarih boyunca ya hiç olmamış ya da çok zayıf olmuştur.
Bizans egemenliği çağında Anadolu’ya girmiş birtakım Türk unsurlarının izine rastlıyoruz. Bunların, çağın genel teamülü doğrultusunda Bizans’ın devlet dinini benimsemiş olacakları şüphesizdir. Fakat Bizans çağında Hristiyanlaşan Türk unsurlarının daha sonraki devirde ayrı bir kimliği veya etnik bir hafızayı koruduklarına dair en ufak bir belirti yok elimizde. Öte yandan, İslam egemenliği çağına geldiğimizde çok nadir özel vakalar dışında, evvelce Türk, yani Müslüman olan bir topluluğun Hristiyanlığa dönmesi diye bir şey mümkün değildir. Çünkü biliyorsunuz, İslam hukukunda irtidat suçunu işleyenin katli vaciptir. Kimsecikler kalkıp, bir Türküz elhamdülillah ama inceledik baktık, Hristiyanlığın hak dini olduğuna karar verdik, gönderin bize İstanbul Patrikhanesinden bir papaz demez, diyemez. Kıtır kıtır keserler adamları. O yüzden bunlar Türktü, sonra Hristiyan oldu masalına makul bir insanın inanmasına pek ihtimal vermiyorum. Bildiğiniz Anadolu Rum’u bunlar. Siyasi egemenliğin realitelerine boyun eğip Türk dilini benimsemişler.
Bir tek 1829 göçünde Rus yönetimindeki Kafkasya’ya geçen Türk dilli Erzurum Urum’larında bir kuşku filizi beliriyor kafamda. Onlardaki eski sülale adlarına bakınca sanki aile geçmişlerinde Müslümanlar var gibi görünüyor. Dolayısıyla belki Türk ve Müslüman oldukları halde Rusların sunduğu fırsata icabet etmek için Rum görünmeyi tercih eden kişi ve aileler olabilir aralarında diye düşünüyorum. Ama bundan bir genelleme yapmak mümkün müdür? Sanmam.
Otobiyografi notu: Son paragraf sonradan eklendi. Gürcistan Urum’larıyla 2021 ve 2022’de tanıştım.