Tito iyi miydi
Pazar Sohbeti
14 Kasım 2021
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Tito nasıl bir liderdi? Halktaki karşılığı nasıldı? Koca ülkeyi ortak akılla mı yoksa demir yumrukla mı yönetmişti sizce?
Yugoslavya’yı ilk gençliğimden beri birçok kez ziyaret ettim. İlk 1980’de gelmiş, memleketin olmadık yerlerinde, Krk adasında, Gostivar’da, Ohri’de vakit geçirmiştik. Sonra defalarca yolum düştü. Şimdi de bir aydan beri eski Yugoslavya’dan miras kalmış cumhuriyetler arasında mekik dokuyoruz.
Tito bir diktatördü. Ağır bir diktatörlüktü, bir polis devletiydi Yugoslavya. İktidarın çok fazla ve uzun süre biriktiği her ülkede, güvenlik kuvvetleri ali kıran baş kesen kesilir. Hesap sorulamaz hale gelir. Her türlü puştluk, her türlü zulüm, her türlü haksızlık yönetim normu haline gelir. Bu yaşandı Yugoslavya’da. II. Dünya Savaşı’ndaki Partizan teröründen başlayarak 1980’lere kadar kırk yıl ağır bir diktatörlük altında yaşadı ülke. Fakat bu ağır diktatörlük döneminin bariz birtakım kazanımları da vardı. Bunlar gözle görülen ve bugün hala etkileri süren şeyler. Bir kere sınıflar arası farklar minimize edildi. Fakir ve Ortaçağdan kalma Yugoslav köylüsü ciddi bir şekilde eğitim imkanına ve mütevazı da olsa ekonomik kalkınmaya kavuştu. Hiçten başlayarak yeni bir orta sınıf yaratıldı. Aşağı yukarı herkes asgari bir yaşam seviyesine getirildi. Batı ülkelerinden farklı olarak, konut seferberliğine büyük önem verdiler. Yaptıkları konutların estetik değerini tartışırız belki. Fakat ülkeyi bilfiil yeniden inşa ettiler. Ahalinin tamamı, akar suyu olan, helası ve mutfağı olan, iki, üç odalı düzgün bir eve kavuştu, ki mesela Amerika Birleşik Devletleri gibi bir devin bugüne kadar başaramadığı bir şeydir. Otomobil ürettiler, sanayi kurdular. Ekonomik açıdan az çok ayakta durabilecek bir ülke kurdular. Bütün o polis baskısına rağmen insanların yüzünün güldüğü, insanların asgari bir kültür seviyesini, bir karşılıklı nezaket seviyesini koruduğu bir ülkeydi. Günümüzde insanlar, eski dönemi hatırlayanlar, Tito’yu hayırla yad ederlerr. Tito öldüğünde pek öyle değildi, insanlar bıkmıştı kırk yıllık zorbalıktan. Ama üstünden bir kırk yıl daha geçtikten sonra Tito bugün haklıydı rahmetli diye anılıyor. Yani komünizmin mirası ne zannettiğiniz kadar kötü, ne zannettiğiniz kadar iyi.
Belirli bir ideolojik tutarlılıkla toplumda aşağı tabakaları kalkındırmayı, onlara insanca bir yaşam sağlamayı hakikaten bir ulusal dava haline getirdiler. Bu dava, yani benim kendimi kurtarmam yetmez, tüm insanlar asgari bir terbiyeli yaşam standardına kavuşsun ideali, yabana atılacak bir dava değildir. Herkes eşit olsun filan, geçelim onu. Ama toplumun herkese insan onuruna yakışır bir asgari yaşam standardının garantilemesi doğru ve onurlu bir idealdir. Bu standart nedir? Bir kere, düzgün bir evi olsun. Evlenmeye karar veren herkes, büyük fedakarlıklara katlanmadan bir eve kavuşabilsin. İş bulabilsin ve geçimini sağlayacak bir geliri olsun. Talihi yaver gitmezse aç ve açıkta kalmasın. Çocuklarını eğitebilsin, yeteneği varsa iyi eğitebilsin. Bu hedef toplum için doğru bir hedeftir. Bu duyarlılığın hem toplumda, hem önder sınıflarda, siyasi liderlikte, eğitim kurumlarında egemen olması gerekir. Bir toplumda yaşayan herkesin mutabık olması lazım ki, her insan değerlidir, yoksul da olsa değerlidir, insandır ve insanca yaşaması gerekir. Bunun için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız, gerekirse fedakarlık yapmalıyız.
Diğer birçok olumsuz şeyin yanı sıra bu bakış açısı eski komünist ilkelerde, Yugoslavya’da olsun, Sovyetler Birliği’nde olsun, uzunca bir süre egemen olmuş. Bunun izlerini gözünüzü açarak baktığınızda her yerde çok net bir şekilde görüyorsunuz.