1970’lerdeki “Bloody Sunday”’den söz ediyorsunuz yanılmıyorsam. Oysa asıl hatırlamaya değer olan 1920’nin Kanlı Pazar’ıdır. Michael Collins’in örgütlediği IRA militanları o gün eş zamanlı operasyonlarla İrlanda’daki İngiliz polis ve istihbarat teşkilatının üst düzey görevlilerinden 15-20 tanesini suikast yoluyla ortadan kaldırmayı başardılar. İrlanda’daki İngiliz polis ve istihbarat teşkilatına altından kalkamayacağı bir darbe vurulmuş oldu. Bundan birkaç ay sonra da zaten İngilizler yenilgiyi kabul edip İrlanda’ya bağımsızlık vermek zorunda kaldılar.

Azimle ve iradeyle en zayıf görünenin bile, yenilmesi en kolay görünenin dahi umulmadık başarılar kazanabileceğinin bir simgesi olarak tarihe geçen bir hadisedir. Şiddeti mi övüyoruz burada? Evet, şiddeti övüyoruz. Çünkü dünyada her zaman şiddet vardır ve şiddetin her türlüsüne karşıyız diyenler gerçekte bu söylemleriyle şiddetin bir türünü meşrulaştırmaktadır. Devletin şiddetini, polisin şiddetini, egemen güçlerin şiddetini meşrulaştırmanın klasik yöntemi “Aa, biz her türlü şiddete karşıyız” söylemidir. Şiddete karşı şiddet kullanmak gerekir. Egemenin şiddetine karşı, zorbalık tahammül edilmez seviyeye ulaştığında kavga etmeyi bilmek gerekir.