Ruslar Orta Asya’ya nasıl medeniyet getirdi
Pazar Sohbeti
27 Mart 2022
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Orta Asya neden dünyanın başına bela bir bölgedir? Bundan konuşmalarınıza birkaç defa bahsettiniz. Ancak detaylandırmadınız. Neden böyle adlandırdığınızı merak ettim.
Türkiye’deki ders kitaplarında ne yazar? Orta Asya’daki kuraklık nedeniyle kalktılar, göçtüler, şuraya gittiler, buraya gittiler. Türkler açısından baktığında hikaye, memleket sıkışmış, ecdat kalkıp göçmüş, normal. Göçmeyip ne yapsın? Peki, istila ettikleri ülkeler açısından düşündünüz mü hadiseyi?
Mesela İran tarihi öyle bir tarihtir. İran, üç beş yüzyıl boyunca medeniyet kurar, kalkınır, belli bir noktaya gelir. Şehirler inşa eder, zenginlik biriktirir, şairler, bilim adamları çıkarır. Sonra Türkler basar ülkeyi, yerle bir ederler. İran medeniyeti toz ve toprağa gömülür, sıfırlanır. Sonra gene başlarlar, bir daha İran kurulur. Birkaç yüz yıl sonra Orta Asya’dan yine Türkler ya da Moğollar gelir, yerle bir ederler, mahvederler, medeniyeti yok ederler. Şehname’nin ana konularından biri İran ile Turan’ın bu bitmez döngüsüdür. Persler zamanında gelip yıkmışlar, Partlar zamanında gelip yıkmışlar, Sasaniler zamanında gene gelip yıkmışlar, Selçuklar gelip yıkmış, Celaleddin Harzemşah gelip yıkmış, Cengiz Han gelip yıkmış, Timur gelip yıkmış, Özbekler gelip yıkmış, Afganlar gelip yıkmış. Aynı şey Avrasya düzlüğü için geçerlidir, aynı şey Çin için geçerlidir. Çin’e bakın. Adamlar dünyanın eski çağdaki en büyük mühendislik projesini yapmışlar, Çin Seddi’ni inşa etmişler, sırf Türkler gelip bela olmasın diye. Yani Orta Asya’nın üç yanında yerleşik medeniyete sahip olan halklar açısından Orta Asya sürekli bir istila tehdididir. Orta Asya kaynar kaynar yeniden taşar, istila eder çevresindeki ülkeleri. Talan eder.
Bu üç bin yıllık döngü son yüz iki yüz yılda kırılmış görünüyor. Çarlık döneminde başladı değişim, fakat özellikle Sovyet döneminde asıl meyvelerini verdi. Tarih boyunca etrafına huzur vermemiş olan bu halkı önce böldüler. Böl ve yönet her zaman için yönetimin temel ilkesidir. Amorf bir yığın olan Türk halklarını Türkmenler, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Tatarlar şeklinde bölük bölük ayırdılar birbirlerinden. Sistemli bir eğitim çabasıyla dillerini farklılaştırdılar. Eğittiler. Şehirler kurdular, şehirlere çağdaş Avrupa medeniyetinin olanaklarını getirdiler. Tiyatro, konser salonu, jimnastik salonu, satranç kulübü, bilimsel araştırma kurumları, üniversiteler vs. kurdular. İnsanlara ata binip ülke yağmalamak haricinde birtakım yükselme yolları açtılar. Gel kardeş, Komünist Parti yöneticisi ol; gel kardeş, yazar ol, mühendis ol, satranç şampiyonu ol, jimnastikçi ol dediler. Hırslarına ve yeteneklerine geleneksel Orta Asya töreleri dışında yeni çıkış yolları sundular. Dünyaya, medeniyete, insanlığa büyük bir armağandır.
Uzun vadede tutar mı tutmaz mı bilemeyiz. Mesela bugün Afganistan’da yaşanan faciaların Afganistan haricindeki insanlık açısından sonuçları nasıl tezahür edecek henüz bilmiyoruz. Afganları sıkıştırdın ülkelerine, aç bıraktın, ezdin, ezilmelerine göz yumdun, bıraktın kendi hallerine. Yarın öbür gün ne yapacak bu insanlar? Yetti gayrı dedikleri gün ne olacak? Belli değil. Orta Asya ülkeleri şu anki ve son yüz yıldaki durgun yaşamlarını nereye kadar sürdürürler? Bunları zaman gösterecek.
Fakat mevcut durumda Rusya’nın tarih boyunca kısa aralıklar dışında medenileşmemiş olan bu toprakları zapturapt altına almakla en azından komşu uluslara, yani Çinlilere, İranlılara ve Rusların kendilerine büyük ve önemli hizmette bulunduğu inkar edilemez.