Rus neden başardı da Osmanlı başaramadı
Pazar Sohbeti
21 Mayıs 2023
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Petro’nun Rusya’da gerçekleştirdiği, çağ atlatan ve en önemlisi kalıcı olan reformları, neden Atatürk ya da II. Mahmud bu coğrafyada yapamadı?
Çok esaslı bir sorudur. Cevabı nedir biliyor musunuz? Rumlar ve Ermeniler yüzünden yapamadı. Yahut da aynı madalyonun öbür yüzü, Türkler yüzünden yapamadı.
Rusya ve Osmanlı yapıca birbirine benzeyen devletler. Büyüklükleri kabaca aynıydı. Osmanlı biraz daha büyüktü, fakat eşitlendi zamanla. Devlet yapılanması benzer, ideolojik sorunları benzer, gelişmişlik seviyeleri 17. yüzyıl sonunda aşağı yukarı aynı olan ülkeler. Bunlardan Rusya büyük reformlara girişti ve ciddi bir şekilde ülkeyi dönüştürmeyi ve modern dünyanın başlıca güçlerinden biri haline getirmeyi başardı. Osmanlı aynı reform hamlesini Petro ile aynı yıllarda, 3. Ahmet zamanında denedi, bir daha 3. Selim zamanında denedi, mevcut düzen güçlerinin direnişini kıramadı. Nihayet yüz yıl gecikmeyle 2. Mahmut zamanında katar yürümeye başladı. Yürüdü ama maalesef başka istasyona vardı.
Rusya da Osmanlı gibi çok etnili bir ülkeydi. Türlü çeşitli insan yaşıyordu Rus imparatorluğu sınırları içinde. Fakat değişimin motoru Ruslardı. Yani siyasi egemenliğe sahip olan zümre aynı zamanda modernizasyonun da öncüsü ve taşıyıcısıydı. Bütün yeni akım sanatçılar, modern bilim insanları, fikir öncüleri, askeri komutanlar, iş adamları Ruslardan çıktı. Tatarlar da vardı aralarında, Ermeniler de vardı, Almanlar ve Lehler de vardı. Fakat onlar da Rus kimliğiyle ve Rus milli takımının bir oyuncusu olarak hareket ettiler.
Osmanlı Devleti içinde ise, çok kısa zamanda, değişimin öncülüğünü devlete hakim olan zümre değil, din ve sosyal yapı olarak ondan farklı ve onun zıddı olan Hristiyan unsurlar kaptılar. Rusya’da modernliği temsil eden kişiler Rus iken veya Rus kimliği altındayken, Osmanlı’da bu insanlar ya Rumdu, ya daha çok Ermeniydi. Bunlar eskiden beri birbirlerine güvenmezler, birbirlerinden farklı yerlerde dururken, dönüşümün etkisiyle aralarındaki uçurum derinleşti. Çünkü bir taraf sıkı sıkı siyasi ve askeri iktidara bağlanırken, öbür taraf gitgide büyüyen yeni güç kaynakları keşfetti, ekonomik güç, entelektüel güç, örgütlenme gücü. Bunun sonucu olarak gitgide şiddetlenen bir kavgaya tutuştular. Osmanlı’nın son zamanlarında başta Ermenilerin, aynı zamanda Suriye ve Lübnan’da Hristiyan Arapların, Balkanlarda Yunanistan dışı Rumların, Sırpların, Bulgarların kavuştuğu modernlik düzeyi Ruslarınkini bir adım geriden izler. Onlar da bir sürü Batı tarzı sanatçı çıkarmış, bunlar da çıkarmış. Onlar da şirket kurup, ne bileyim, petrol çıkarmaktı, silah üretmekti, büyük çaplı gıda pazarlamaktı gibi işlere girmişler, bunlar da girmişler. Şu farkla ki, Rusya’da bunu yapanlar aynı zamanda siyasi iktidara sahip. Osmanlı’da ise aksine siyasi iktidarla aralarında gitgide tırmanan ve sonuçta karşılıklı katliama dönüşen bir zıtlık var. Ülkenin modernizasyonunu taşıyan kesimler aynı zamanda devletin düşmanı. Nasıl Rusya olacaksın ki bu koşullarda?
İşte böyle sürprizlerle dolu tarih.