Putlar olmasa yaşayabilir miyiz
Pazar Sohbeti
11 Ekim 2020
0:00
0:00
metin
Puta ve putlara tapmak insan ruhunun vazgeçilmez bir olgusu mudur?
Puta tapmak sanırım insanların en temel, en vazgeçilmez ihtiyaçlarından biri. Toplumsal töreler tapınmanın şekli konusunda ufak tefek birtakım düzenlemeler getirebilirler. Ama temeldeki olgu zannederim evrenseldir. İnsanın olduğu her yerde kutsal ikonlar var.
İnsan çok radikal bir anlamda sosyal varlıktır. Başka insanların gözüne göründüğü, başka insanların aynasına yansıdığı ölçüde kendini insan hisseder. Yaşadığını fark eder. Yaşamımızda her an, aralıksız olarak, hiç durmadan, rüyalarımızda dahi başka insanlarla iletişim kurarız. Beni nasıl görüyorlar? Beni seviyor mu? Bana kızıyor mu? Onlar mı üstün, ben mi üstünüm? Şu cevabı verseydim daha iyi olur muydu? Acaba şunu giyinsem beni daha mı iyi görürler? Saçımı nasıl yapayım ki başkaları beni benim istediğim gibi görsün? İnsan ruhu, var oluşunun her anında başka insanlarla diyalog içindedir.
Etrafta başka insan yoksa ya da başka insanlar yetersizse veya bana kızıyorsa veya benimle dost olmak istemiyorsa, o zaman insan ilk çocukluğundan itibaren hayali dostlar yaratır, hayali dostlarıyla konuşur. Bunlar kimdir? Roman kahramanları olabilir, ölmüş ataların ruhları olabilir, azizler ve evliyalar olabilir, peygamberler olabilir, Meryem Ana olabilir. Hepsinin fevkindeki soyut bir varlık olabilir. Birtakım varolmayan fakat değerli dostlarla konuşursun. Onlara kendini haklı çıkarmaya çalışırsın. Onların seni sevmesini istersin, onlarla diyaloğa girersin. Dini inancın temeli zannediyorum bu hadisedir.
Gelelim bu hayali dostlar somut birtakım nesnelerde cisim bulmak zorundadır. Somut bir figür, somut bir resim olmadan insan onları zihninde canlandıramaz. Yok efendim İslam’da putperestlik yasakmış. Bu görüşün savunulabilecek bir tarafı yok. İslam tüm diğer dinler gibi bir putperestlik dinidir. Tanrısallık, yani kutsallık, somut yerlerde tezahür eder. Evvela Kabe’de tezahür eder. Camide tezahür eder. Yatırda, türbede, duvarına astığın karınca duasında, saygı gösterdiğin kitapta tezahür eder. Salih peygamberin devesinde tezahür eder. Yahut Hristiyanlıkta İsa’nın cisminde tezahür eder, ikonunda tezahür eder. Meryem Ana’nın kişiliğinde tezahür eder. Hayali dostun somutlaşması gerekir, aksi takdirde işlevi kalmaz. İnsanların, evet, putlara ihtiyacı var. O yüzden ezan, bayrak, marş gibi bir yönüyle baktığında tamamen mantıksız birtakım şeyler, bir bez parçası, bir desen parçası sonuç olarak, insanlar için bir varlık yokluk meselesi haline gelebiliyor. Uğruna can vereceğin, uğruna evlatlarının canını feda edeceğin bir simge haline gelebiliyor.
Bu bakımdan mesela ‘Vay ahmak Hindular ineğe tapıyorlar’ yahut ‘Vay ahmak Kemalistler Atatürk büstüne tapıyorlar’ diyen arkadaşlara yaklaşıp kulaklarına usulca ‘Kabe!’ diye fısıldamak lazım. Kırmak için değil, uyandırmak için. Çünkü Kabe’yi put edinmeleri suç değil, günah değil, insani bir zorunluluk. Putları Kabe olmasa başka bir put bulacaklardı. Nitekim Muhammed de o çıkmazdan kendini kurtaramamış. Gitmiş kırmış Kabe’deki putları. Sonuç ne olmuş? Sonuç, iki milyar insan şimdi içi boş bir dört köşe binaya tapıyor.