Osmanlıcanın niye iyi sözlükleri yazılmadı
Pazar Sohbeti
11 Haziran 2023
0:00
0:00

metin

Osmanlıca sözlüklerin hiçbiri kalite olarak Meninski’ye yaklaşamıyor. Osmanlıcanın güçlü bir edebi geleneği olmasına rağmen niçin sözlükçülük çok geride kalmış?
Osmanlının gayet iyi Arapça ve Farsça sözlükleri var, bir kısmı telif, bir kısmı tercüme olan, ustaca yazılmış, kapsamlı, yüksek kaliteli sözlükleri var. Ahteri Sözlüğü, Vankulu Sözlüğü Arapça. Burhan-ı Katı tercümesi, Halimi Sözlüğü, Camiül Fürs Farsça. İyi sözlükler var. Osmanlıca sözlük yok, çünkü Osmanlıca diye bir dil yok. Türkçe sözlük yapmayı lüzumsuz saymışlar sanırım. Çünkü Türkçe, o zamanın telakisine göre edebi geleneği olmayan ya da zayıf olan bir dil, cahil dili. Osmanlı yönetici sınıfının yazı dili bir adı olmayan, tanımı olmayan bir dil. Üç dilin harmanından oluşan, elsine-i selase yani üç dil olarak adlandırılan bir edebi üslup. Bu üslubun en temel özelliği bir elit dili olması. Yani halka öğretilmesi gerekmeyen bir dil. Seçkinlerin kendi aralarında konuştuğu bir dil ve bunu da paylaşmayı ya da öğretmeyi ya da vatandaşa bu konuyu açmayı lüzumsuz bulmuşlar. Çünkü Osmanlıca bir dil değil, bir üslup, bir tarz, bir kitabet tarzı, bir inşa tekniği, üç dilden alınan kelimelerin son derece çetrefilli, son derece sofistike ve çok yapay bir dil. Bunun sözlüğünü yapmayı hiçbir zaman düşünmemişler.
Polonyalının biri yapmış bunun sözlüğünü. Meninski, Polonyalı da değil, Fransız aslında. Polonya’da uzun süre yaşamış, Polonya’da bir soyluluk unvanı almış, sonra Avusturya kayserinin görevlisi olarak İstanbul’a gelmiş, şahane bir sözlük hazırlamış. Sözlüğünün adı Şark Dilleri Hazinesi. Osmanlıca değil, Türkçe değil, Şark Dilleri Hazinesi. Yüksek dönem Osmanlı yazı dilinin şaheser bir sözlüğüdür. Ancak bir yabancı bunu yapabilirdi, çünkü böyle bir işe girişmek için önce Osmanlı aydın sınıfının ana varsayımlarından, ideolojik kabullerinden sıyrılmak gerekiyor.
Yerli olarak Osmanlı Türkçesinin yazı dilinin ilk sözlüğü Ahmet Vefik Paşadır, ilk basımı 1878. Esasen sözlüğü Şinasi’nin derlediği, o vefat edince Vefik Paşanın ele aldığı söylenir. Ne zaman ki 1830’lardan itibaren matbuat ve gazetecilik geldi, yeni bir bürokrat sınıfı oluştu, daha geniş bir çerçevede anlaşılabilecek, inşası daha kolay, noktalama işaretleriyle bölünmüş yeni bir yazı ve eğitim dili oluşturulmaya başlandı, o zaman bunun sözlüğünü yapma meselesi de gündeme geldi. Esasen bunun ilk denemelerini yapan yine yabancılardır. 1830’larda Bianchi, peşinden Redhouse’tur. Vefik Paşa da önemli oranda Redhouse’tan yararlanmıştır.
Vefik Paşa da aslında modern sözlükçülüğe tam olarak adım atamamıştır. Eski zihniyet çerçevesinde bir değil iki sözlük hazırlamıştır. Biri Osmanlı’da kullanılan, kullanılmasına cevaz verilen Arapça ve Farsça kelimelerin sözlüğüdür. Biri ise galatat sözlüğüdür. Yani Osmanlı kitabetinde Arapça ve Farsça olmayan, veya bozuk Arapça Farsça olan kelimelerin sözlüğüdür. Daha önce bu iki sözlüğün her ikisi de bu şekliyle yapılamazdı. Çünkü 19. yüzyıla gelinceye kadar Arapça ve Farsça’nın uçsuz bucaksız okyanusunun tamamı arzu edilirse Osmanlı yazı dilinin emrine amadeydi. Oysa ki 19. yüzyıla gelindiğinde artık bir yerel senteze doğru gidiliyor. Merkezi bürokrasinin standartları oluşuyor. Bu dilde Arapçanın ve Farsçanın en ezoterik, en az bilinen, en uzak kelimelerine artık yer yok. Kabul edilen kelimelerin bir listesinin yapılması gerekiyor. Osmanlı matbuatında, gazetelerde, Tasvir-i Efkar gazetesinde kullanımı caiz olan kelimelerin, eğitimli orta sınıfa hitap eden kelimelerin bir listesi yapılıyor. İkincisi, daha önceleri galatat olarak düşünülen, yani yanlış kullanım olarak düşünülen kelimelerinde hangilerinin artık yaşayan, canlı Osmanlı Türkçesinin bir parçası olduğuna dair bir karar vermek gerekiyor.
İlk kez gerçekten entegre bir sözlük, yani Osmanlı yazı Türkçesinin tüm kelimelerini eşit olarak içeren bir sözlük, Şemseddin Sami Beyin Kamus-ı Türki sözlüğüdür. 1900 yılında basılmıştır.