Osmanlı Yahudileri nasıl Müslüman oldu
Pazar Sohbeti
5 Haziran 2022
0:00
0:00

metin

Osmanlı’daki Yahudilerin İslam’ı kabul etmesiyle Hristiyan unsurlarının İslam’ı kabul etmesi arasındaki fark neydi? Selanik’te Müslüman olan Yahudi oranı neydi? Bunların akıbeti nedir?
Yanılmıyorsam sormaya çalıştığınız soru, Yahudiler gizlice Yahudiliklerini sürdürdüler mi, ülkemizde bir kripto Yahudi tehlikesi var mıdır sorusu olmalı. Güzel vatanımızda pek çok gencin zihnini kurcalayan bir konu.
Osmanlı İmparatorluğunun her yerinde tarih boyunca gayrimüslim unsurlar gerek bireysel olarak gerek kitlesel olarak Müslümanlaşmıştır. Musluk tek yönlü bir musluktur. Yani tersi akım yoktur. Müslimken gayrimüslim olan hemen hiç yoktur, en azından imparatorluğun egemenlik sahası içinde yoktur. Ancak 19. yüzyıl sonlarında çok istisnai birkaç küçük örnek vardır. Sebebi basittir, çünkü İslam hukukunda, İslam’dan çıkmak suçtur ve cezası ölüm olabilir. Buna karşılık Müslüman olmayanlar çeşitli bireysel nedenlerle ya da bütün köy, bütün ahali, bütün sancak, grup olarak Müslüman olma eğilimine girmiştir. Müslüman olanların bir kısmı, özellikle 17.-18. yüzyıl gibi nispeten geç dönemde kripto gayrimüslimliği korumuşlardır. Bunun örnekleri mesela Karadeniz bölgesinde vardır. Hemşinliler gibi kağıt üstünde Müslüman olup çok uzun süre Müslüman toplumuna karışmayan, ayırı duran zümreler vardır. Müslüman oluruz ama tam Müslüman olmayalım, Alevi olalım diyenler vardır. O da bir tür kripto din sayılabilir. Hukuken Müslüman oluyorsun fakat aslında Müslüman değilsin, başka bir şeysin.
İstanbul’da 16. yüzyılda çok fazla sayıda Yahudinin Müslüman olduğu anlaşılıyor. Dönemin vakıf kayıtlarında bunun sayısız örneğine rastlarız. İspanya ve Portekiz’den gelen Yahudilerin büyükçe bir kısmı Müslüman oldu. Bayağı normal Müslüman ve Türk oldular, isimleri Ahmet Mehmet. Buna benzer hikayeler Anadolu ve Rumeli’nin birçok yerinde, Tire’de, Antalya’nın İbradı kasabasında, Muğla’da karşınıza çıkar. Müslüman olmalarından bir iki kuşak sonra geçmişlerine dair her türlü iz kaybolur, Yahudi geçmişi tamamen unutulur.
Selanik’te, 1660’lı yıllarda, yani Müslümanlaşma eğiliminin artık yavaş yavaş sönmeye yüz tuttuğu bir çağda, siyasi mecburiyet altında Müslüman olan bir zümre var. Bunlar alelade Yahudiler değil, Yahudilik bünyesi içinde bir büyük Mesih hareketine katılan, sonra Mesih’in din değiştirmesi üzerine, madem böyle ne yapalım diyerek kağıt üzerinde Müslüman olan bir zümre. Selanik’te ve İzmir’de ayrı bir cemaat olarak varlıklarını korudular. Kendi Mesihlerine olan inançlarını yitirmediler, ya da en azından yitirmemeye gayret ettiler. Mesih beklentisi içinde, bir müddet Müslüman görünmekte sakınca yok mantığıyla din değiştirdiler. Selanik’te sanırım şehir içinde nüfus çoğunluğu ya da çoğunluğa yakın bir kesim onlardan oluşuyordu. Sayıları çok fazla olduğu için, uzunca bir süre bu ayrı kimliği koruyabildiler. 250 yıl kadar dayanabildiler.
20. yüzyıl başında, Balkan Savaşından sonra Selanik’i terk etmek zorunda kaldılar. Topluca İstanbul’a göçüp bir diaspora oluşturdular. Daha varsıldılar. Batıyla daha yakın ilişkileri vardı. Daha modern bir kesimdiler. Dolayısıyla toplumda seçkin bir yere oturdular. Bu sayede zümre olarak varlıklarını iki, üç kuşak daha sürdürebildiler. Fakat bugün bundan geriye çok şey kalmamıştır. Doğal süreç işledi. İmkanı olanlar yurt dışına göçtü. Biliyorsunuz Türkiye’de toplumsal güç ve servet düzeyiyle yurt dışına göçme eğilimi arasında net bir korelasyon vardır. Kalanlar da herkes gibi, alelade Türk oldular. Dönmelikleri Boğazda arkadaşlarla kafede otururken hatırlanan bir anekdota dönüştü. Mesih filan bekleyen de yok artık.
Selanik dönmelerinin bugün Türkiye’de hala bir toplumsal varlık olarak, etken bir güç olarak sürdüğünü zannedenler, boş ırkçı söylemlerle oyalanıyorlar bence.