Osmanlı 1877 Rus Harbine nasıl girdi
Pazar Sohbeti (Düzenlenmiş)
13 Eylül 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Osmanlı neyine güvenerek 93 harbine girdi? Mithat Paşa ve çevresindekilerin parmağı nedir bu işte?
1877’de Osmanlı, Rusya ile savaştan kaçınabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Satrançta Zugzwang derler, biliyorsunuz, o hamleler dizisine bir kere girdikten sonra kaçış yolu yoktur. Mecburen kaçınılmaz sona doğru ilerlersiniz.
Esas konu Osmanlı’nın Balkanlarda kontrolü tamamen kaybetmiş olmasıydı. Aynı anda bir düzine yerde yangın çıktı. Birini söndürmeden öteki patlak verdi. Bosna isyanları derken Karadağ isyanı, peşinden Arnavut isyanı, peşinden büyük Bulgar ayaklanması, peşinden Sırp savaşı patladı. Bunları bastıracak düzenli bir gücü kalmamıştı Osmanlı devletinin. Terör ve katliam yoluyla göz korkutmayı denedi. Bu da büsbütün ters tepti, 1850’lerden beri Osmanlı’ya sempati ile bakan Avrupa kamuoyunun feci surette ters dönmesine yol açtı.
Sırp Savaşıdır asıl hadise. Sırplar 1876’da bağımsızlık savaşı başlattılar. Rusya Sırp kurtuluş mücadelesini destekledi, karşılık olarak da ezeli rakibi Avusturya-Macaristan’a Bosna’yı teklif etti. Kardeş kardeş pay ettiler. Osmanlı ordusu Sırpları ezmeye yüz tutunca bu sefer bütün diplomatik denge altüst oldu. Beklenmedik bir şekilde Avusturyalılar da Rusların Sırbistan’a müdahalesini destekler duruma geçtiler. Çünkü öbür türlü Bosna’daki beklentileri suya düşecekti.
Mithat Paşa hükümetinin, öyle anlaşılıyor ki, bütün ümidi 1853 Kırım Harbinde olduğu gibi İngiltere’nin son anda Osmanlı devletini kurtarmak için müdahale edeceği idi. Fakat şartlar 1850’lerin şartları değildi. Bir kere Bulgar katliamları İngiliz kamuoyunu şiddetle Türkler aleyhine çevirmişti. İkincisi, Osmanlı maliyesi 1875’te iflas etmiş, bu hadise büyük çoğunluğu Fransız ve İngiliz olan alacaklılarda büyük mağduriyete ve büyük öfkeye yol açmıştı. Bildiğim kadarıyla İngilizler yardıma gelmeyeceklerini net bir şekilde bildirdikleri halde Osmanlı tarafı umut beslemeye devam etti.
Savaşı önlemek için son bir hamleyle Avrupa devletleri İstanbul’da Tersane Konferansını topladılar. Konferansın maksadı, Avrupa devletlerinin kontrolü altında Osmanlı devletinin bağımsızlığına fiilen son verecek bir reform planı hazırlamak ve Balkanlarda tüm tarafları memnun edecek düzenlemeleri yapmaktı. Osmanlı tarafı konferans sonuçlarını kabul ederse savaştan kaçınacak, fakat bilfiil uluslararası vesayet altına girecekti. İşte o noktada çılgınca bir işe kalkıştılar. Alelacele hazırlanmış olan Kanun-ı Esasi’yi ilan ettiler. Böylece konferansı kontrpiyede bıraktılar. Sizin reformlarınıza karnımız tok, reform lazımsa biz yaparız işte dediler. Tabii bu reformların gerçekten yapılacağına kimse inanmadığından, uygulamada diplomatik çaba sabote edilmiş oldu. İki hafta sonra da savaş koptu.
Sanırım o aşamada Mithat Paşa ve şürekası her şeye rağmen İngiltere’nin yardıma koşmasını bekliyordu. Nitekim yardıma koştular. Ama bir buçuk sene sonra, Osmanlı devleti bütün Rumeli’ni ve kuzeydoğu illerini kaybettikten, Rus ordusu İstanbul’un ve Erzurum’un kapılarına dayandıktan sonra koştular. Önce ölümü gösterdiler, sonra sıtmaya razı ettiler.
Osmanlı rejiminin 1876 sonu itibariyle yapabileceği başka bir şey var mıydı? Savaşı önleyebilir veya erteleyebilirler miydi? Pek sanmıyorum. Bina bel vermişti. Yönetim sistemi iflas etmişti. O gün olmazsa birkaç yıl sonra Rumeli’nin elden çıkacağı belli olmuştu. Elden çıkan yerlerin paylaşımı kavgasız olacak iş değildi. Nitekim o günlerde başlayan kavga, 150 yıl sonra bugün kâh harlanıp kâh yer altına çekilerek hala devam ediyor.