Orta Asya’dan kim geldi
Pazar Sohbeti
8 Mart 2020
0:00
0:00

metin

Orta Asya’dan çekik göz köse yanak gelen Türk kardeşlerimiz, bugün neden kum kıllı, buğday tenli, sarışın, gür sakallı, pala bıyıklı oluverdiler?
Bu soruyu soruyorsanız cevabını da biliyorsunuz demektir. Türkler Anadolu’ya muhacir olarak gelmediler. Çoluk çombak göç ederek gelmediler. Egemen güç olarak geldiler. Talancı ve işletmeci olarak geldiler. Ülkeye sahip oldular. Sonradan, 13. yüzyılda bir miktar göç de geldi. Hatta ta 18. yüzyılda dek zaman zaman doğudan, İran’dan birtakım göç hareketleri oldu. Ama bunlar devede kulaktır. Çerkes göçüyle, Boşnak göçüyle, şimdiki Suriyeli göçüyle kıyaslanabilir mi bilmem.
Bizans devrinde uzun bir fetret devri yaşayan Anadolu’ya Türkler geldiler, yeni bir kan getirdiler. Yönetici olarak geldiler. Egemen olarak geldiler. Egemenliğin tüm imkanlarından yararlandılar. Egemenliğin birinci imkanı şudur: Eğer egemenliğin kalıcı ise, o ülkede ne kadar insan varsa hepsi sana özenmeye, sana öykünmeye başlar. Sana yaltaklanırlar. Gelirler kapına yalvarırlar, beni de al diye. E senin de eleman ihtiyacın var. Ülke fethetmek başka bir meslek, ülke yönetmek başka bir meslek. Yönetmek için adam lazım. Ne yapacaksın? Yerlilerden alabildiğini alacaksın, devşireceksin.
İkincisi, Türkler bu ülkeye geldiklerinde burasını kelimenin literal anlamıyla İslam’a açtılar. Fetih ne demek? Açmak demek. Kapıları açtılar. Kapıları açınca o dönemin İran’ından, Arabistan’ından, Suriye’sinden, Irak’ından çok sayıda insan, özellikle şehirli orta sınıf çok sayıda insan “Huryaa, Anadolu’da fırsat kapısı açılmış, yallah yallah” deyip kalkıp buraya geldi. 12. yüzyılın, 13. yüzyılın kadrolarına baktığınız zaman net görüyorsunuz, o dönemin devlet adamları, askerleri, şairleri, mimarları, sanatkarları, kitap tezhip ustaları vs. tonla insan gelmiş Horasan’dan, Tebriz’den, Musul’dan, Halep’ten, Şam’dan. Bunlar yeni bir Müslüman orta sınıf oluşturmuşlar. Yani Anadolu’daki insanlar sadece Orta Asya’dan gelen köse skallılar ile buranın yerlilerinden ibaret değil, başka yerden göçenler de önemli sayı tutuyor. İslam coğrafyasından göçenler var, İran coğrafyasından göçenler var.
Egemenliğin imkanları dedik. Egemenin imkanlarının en başta geleni her zaman için en değerli varlığımız olan kadınlardır. Egemen olursanız istediğiniz dişiyi seçme fırsatını kazanırsınız. Bu da tabii ırkın karışmasında ve dönüşmesinde çok önemli bir rol oynadı.
Özetle üç faktör. Bir, yerli halkın egemene öykünme içgüdüsü, ki dünyanın en doğal içgüdüsüdür. Asimilasyon her zaman aşağıdan yukarıya doğru olur, yukarıdan aşağı olmaz. Alttakiler üsttekilere asimile olurlar. Onların dilini öğrenirler, onların dinini benimserler, onların ideolojisini benimserler. İkincisi İslam fethinin getirdiği ikincil göçler. Üçüncüsü kadın, yani yerel ırklarla soy düzeyinde karışım. Anadolu’nun Türkleşmesinde başlıca faktörler bunlardır.
Orta Asya’dan gelen unsur, benim tahminimce gen havuzunun %5’iyle %10’unu oluşturur. Biz hepimiz Orta Asya’dan geldik ideolojisi ise çok enteresan bir toplumsal patoloji, çok değişik bir şey. Osmanlı devletinin, Osmanlı elitlerinin bakış açısında devlet her şeydi, bu ülkeyi devlet kurdu, devlet bu ülkenin sahibidir. Osmanlı bunu ırksal bir hadise olarak düşünmez, kurumsal ve ideolojik bir imalat olarak düşünür. Meşrutiyet ve onu izleyen Cumhuriyet döneminde ise sanırım şöyle bir akıl yürüttüler. Bu toplumu devlet kurdu, evet. Peki Devlet nereden geldi? Devlet Orta Asya’dan geldi. Demek ki biz hepimiz Orta Asya’dan geldik.
Böyle bir mantık ürettiler ve bunu yüz yıllık eğitim politikasıyla halka kabul ettirmeyi başardılar. Akla ziyan bir başarıdır.