Nişanyan Evleri şirin midir
Pazar Sohbeti
26 Mart 2023
0:00
0:00

metin

Sevan Bey, İTÜ’lü 43 yıllık bir mimar olarak geçen yıl Şirince’de sizin ürettiğiniz şirin evlerde kaldım. Sonra bir daha giderek tabir caiz ise müptelası oldum...
Teşekkür ediyorum her şeyden önce. Evet, bu dediğinizi daha önce birkaç kere duydum. Hatta bir yazımda sözünü ettim. Cumbalı Evi ilk yaptığımız dönemde, 1999 olmalı, üniversitede hoca olan tanınmış bir mimar geldi. Nispeten genç biri. İki üç gün kaldılar. Sabah kahvaltıda sohbet ettik. Dün gece uyumadım, yaptığın evi inceledim dedi. Bir öğrenci bana bu evin projesini getirse sınıfta kalırdı. Ama düşünüyorum, dedi, hayatımda gördüğüm en güzel ev galiba. Bir itiraftır bu, yendin beni diyor. Birçok insandan buna benzer sözler işittim.
Bu arada ürettiğim evlerin ‘şirin’ sıfatıyla anılması beni rahatsız etmiyor değil, bunu da söylemiş olayım. Şirin bir yer yapmadım. Şirin deyince, cici, şeker, ay ne tatlı bir şey akla getiriyor. Öyle bir şey yapmadım ben. İddialı evler yaptım. Küstah evler yaptım. Başka türlüsünü de yapamazdım. Mütevazı görünen evlerdir. Yani zenginlik gösterisi yoktur, lüks yoktur evlerde. Sadedir. Fakat elimden geldiğince yüksek bir estetik standardı tutturmaya çalıştım. Şirin dediğiniz zaman benim aklıma kitsch geliyor. Allah korusun.
O evlerde çok deneme yanılma yaptım. Her evde sıfırdan düşünmeye çalıştım. Bir yaptığımı bir daha yapmaktan sıkılıyorum. Aynı çözümleri tekrarlamaktan sıkılıyorum. Nişanyan Otel 23 birimdir. Şimdi bizde olmayanlarla beraber 25-26 filan mekan yapıldı. Her biri farklıdır. Bir standardı yok bunların. Kimi küçük, kimi büyük, kimi daha köy usulü, kimi daha bizim eski İstanbul burjuvazisi tarzı evlerdir. Elimizde ne malzeme varsa ve o gün rüzgar hangi taraftan esmişse ona göre yapmaya çalıştım. Fakat hepsinde ortak bir kişiliği korumaya özen gösterdim. Tavizsiz bir estetik tutarlık gözetmek istedim. Ne kadar başardım ayrı bir mesele, ne yapmaya çalıştığımı anlatıyorum.
Evet, iptila yapan yerler. Bir gelen bir daha kurtulamıyor. İnsanların hayatını etkiliyor, dünyaya bakışını etkiliyor. Bu da beni hem mutlu eden hem korkutan bir şey. Bazen dehşete kapılıyorum. İnsanları bu kadar etkilemeye hakkım var mı? Bunun arkasını getirebilecek miyim? Bunun bana yüklediği sorumluluğu taşıyabilecek miyim? Bazen aklımı ve vicdanımı zorluyor bunlar.