Korona yüzünden hapis hayatı yaşıyoruz, yapacak bir şey yok, mecburen Netflix’e yüklendik. Üst üste üç tane güzel dizi izledim. Üçünü de son derece kuvvetli bir şekilde tavsiye ediyorum. <break time="0.5s" /> ““BORGEN’İ”” <break time="0.5s" /> söylemiştim. Danimarka dizisi. Siyasetin gündelik gerçekliği konusunda çok aydınlatıcı, çok başarılı bir dizi. Böyle şeyler genellikle Amerikalılardan çıkar, fakat Danimarkalılar da şaheser bir iş çıkarmışlar.

Onun peşinden bir kurtarılmış bölgede komün kurma hikayesi, “Wild Wild Country”. Belgesel bir dizi, buna rağmen olayın temelindeki ahlaki ikilemleri, insani dramı çok başarılı bir şekilde, can yakıcı bir şekilde gösteriyor. Bizim Şirince’deki deneyimlerimiz, Matematik Köyü vesaireyle de bağını kurabildiğim bir konu. Kendi dar dünyası içinde yaşayan bir taşra toplumuna, ahlakı ve dünya görüşü onlara benzemeyen bir cemaat dışarıdan gelip, orada kendine bir varlık oluşturmaya çalıştığında hangi krizler çıkar, hangi çatışmalar olur, hangi belalar gelir insanların başına, bunları anlatan bir öykü. Mutlaka izlenmesi gereken bir dizi.

Onun ardından “Stateless”, Avustralya yapımı bir dizi. Mülteciler ve mülteci kampları konusunda çok etkileyici bir anlatı. Aslında mülteci hadisesi örneğinde, daha geniş planda, bürokratik ahmaklığı ve vicdansızlığı anlatan bir film. Tek yanlı, fakat o tek yanı çok esaslı bir şekilde insanın kafasına çekiçle çakar gibi çakmayı başarıyor. Onu da tavsiye ediyorum.