Neden bazı halkların nüfusu az
Pazar Sohbeti (Düzenlenmiş)
10 Haziran 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Neden bazı halklar diğerlerinden daha eski olsalar da daha az nüfusa sahip? Örneğin Yunanlar, Ermeniler daha eski ama sayıları Almanlardan, İngilizlerden daha az. Neden?
Yunanlar da Ermeniler de biyolojik anlamda çok az değil aslında. Şimdi daha ziyade Ahmet, Mehmet, Orçun, Merve gibi isimler taşıyorlar.
Bu soruyu sormanıza ve cevabını düşünememenize yol açan derin bir yanılgı var. Halk, yahut ulus veya kavim dediğimiz şeyi biyolojik bir varlık olarak düşünüyorsunuz. Bir soy zannediyorsunuz. Yunanların yahut Baskların, İnguşların, Romanların üreme hızı İngiliz’den yahut Rus’tan daha düşük olmadığına göre neden sayıları az kaldı? Kılıçtan mı geçirildiler? Açlıktan telef mi oldular?
İyi de, İngiliz ya da Rus dili üreyerek büyümedi. Siyasi egemenlikle büyüdü. Ulusları devletler yaratır. Kavim dediğimiz şey siyasi bir hadisedir. Bir lider, yahut hanedan yahut beylik diyelim, aşiret diyelim, bir türlü güçlenir. Geniş bir alanda egemenlik kurar. Egemenlik kurduğu sahadaki işe yarar adamları kendi hizmetine alır. Ortak bir iktidar dili oluşturur. O dil kendi atadan kalma dili olabilir. Yerli halklardan birinin dili yahut külliyen alakasız başka bir dil de olabilir. Mesela Rus devletini bir avuç Norveççe konuşan Viking kurmuş. Hindistan İmparatorluğunu Çağatay Türkçesi konuşan bir hanedan kurmuş. Büyük İskender dünyayı fethedip Yunan dilini alemlerin ortak dili haline getirmiş ama kendi anadili muhtemelen Yunanca değilmiş. Bugünkü 140 milyonluk Rus milleti, bir siyasi egemenliğin sonucudur. Novgorod’daki kıytırık bir aşiretin dili, önce dev bir krallığın dili olmuş, sonra Petersburg’dan Vladivostok’a uzanan bir coğrafyanın benimsediği ortak iletişim platformu niteliğini kazanmış. Wessex beyliğindeki Saksonların egemen sınıfının dili, bugün ABD’den Guyana’ya, Beliz’den Güney Afrika’nın Zulu’larına kadar muazzam bir coğrafyanın ortak anadili haline gelmiş. Rus örneğinde gördüğümüz gibi bazen dil birliği ortak bir ulusal kimliğin temelini oluşturmuş. Ya da İngilizce örneğindeki gibi, dil birliği bir dizi farklı ulusal üniteye bölünebilmiş. Ya da Kanada’daki gibi, tarihsel nedenlerle, iki ayrı siyasi geçmişten gelen iki ayrı dil topluluğu tek bir ulus kimliği altında birleşebilmiş.
Tüm dillerin hareket noktası bir aşiret dilidir. Eski çağ koşullarında, özetle, birbirini şahsen tanıyabilecek alan içinde yaşayan insanların ortak dilidir. Komşu aşiretin dili benzese de farklı dildir. Farklı olduğunu bilirler ve vurgularlar. Belki seyyar ozanlar, din adamları, şamanlar vesaire aracılığıyla birkaç aşiretin ortak bir törensel dili oluşmuştur. Bizim dilimize çok benzemese de “ecdat dili”, “tanrılar dili” gibi bir kisve altında ortak dil kabul edilir. Fakat o işin de doğal limiti, bilemedin bir düzine aşirettir. Sözlü iletişimle daha geniş sahaya yayılması mümkün değildir.
Dilin daha geniş bir sahaya yayılabilmesi için mutlaka yazı gerekir. Yazı dili ise ancak ve her zaman siyasi iktidar dilidir. Devlet dilidir. Devlet sayesinde var olur. Devlete hizmet eden veya devlet iktidarından pay kapmaya çalışan, ya da iktidarı ele geçirmeyi düşleyen elitler sayesinde yaşar ve yaygınlaşır. Ahali de onların bayrağının peşinden gelir.
Bir ulusal kimlik ve yazı dili, devlet yıkıldıktan sonra da çeşitli iktidar ve eğitim kurumları vasıtasıyla yüzyıllarca yaşamaya devam edebilir. Ermenilik ve Ermenice öyle olmuş mesela. Devletle doğmuş, fakat devletle ölmemiş. Buna karşılık Devlet sahibi olmadan aşiret boyutunun ötesine geçip palazlanabilmiş kavim bilmiyorum ben.