Nazım Hikmet Atatürk hakkında ne demiş
Pazar Sohbeti
19 Kasım 2023
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Atatürk konusundaki en mükemmel değerlendirmeyi yapan kişi Nazım Hikmet’tir. Nokta atışı derler ya, işte o. Nazım Hikmet’in Atatürk’e belli bir saygısı vardır. Olağan dışı bir kişilik olduğunu şüphesiz teslim eder. Fakat olay bundan ibaret değildir.
Memleketimden İnsan Manzaraları’nda, isim vermeden şöyle özetlemiş Nazım. Ölümünden bir iki yıl sonra, 1939 veya 40 gibi yazmış bunu. Mebus Tahsin Bey’inden söz ediyor. Tahsin Bey gerçek bir kişi değil, çağının bir temsilcisi.
“Düşündü Tahsin,
muzaffer bir insandı ölen.
Nefsinden başka hiç kimseye güvenmeyen,
muzaffer ve muazzam bir kumarbaz.
Alaycıydı, kavgacıydı, kurnaz ve hükmediciydi.
Ben gelmiş olduğum yere onun eliyle gelmiş gelmiş olmama rağmen,
o kadar ağır pençeliydi ki kaç kerre ölmesini istedim. Sanıyordum ki zindanım yıkılacak, sofrası yıkılırsa.
Öldü, yıkıldı sofrası. Fakat misafirleri onun yanına gömdüler, kendilerinde muzaffer olan ne varsa.
Ben ne kadar ihtiyarlamış olduğumu
onun öldüğü gün anladım.”
Bir başyapıttır bu. Bundan daha güzel anlatılamazdı hikaye. Olağanüstü güçlü bir kişiliği olan ve etrafındaki herkesi hiçe indirgeyen bir insandı Mustafa Kemal Paşa. Büyük bir megaloman, gözü kara bir kumarbaz. Nefsinden başka hiç kimseye güvenmemiş. Yaşamı boyunca, kadın olsun, erkek olsun yakınında bulunmuş olan herkese ihanet etmiş. İlk gençliğinin yakın arkadaşları Albay Arif Bey, Fethi Okyar, Rauf Orbay, sonra kendi siyasi ikbalinde baş rolü oynayan iki kişi, Kazım Karabekir ve Maliye Bakanı Cavit Bey. Bir dönem dostu ve müttefiki olan İttihat ve Terakki ileri gelenleri, Enver olmasa da Talat. Sonra Sakallı Nurettin Paşa, Refet, Ali Fuat, İsmet İnönü... hepsine ihanet etmiş. Ankara’dayken sevgilisi olan Fikriye, karısı Latife, Latife’nin yeğeni Vedat. Hiç birine güvenmemiş, her birini kullanıp atmış. Bir kişilik özelliği bu. Bu tip olağanüstü insanlarda son derece yaygın bir tür sosyopati diyeceğiz.
“Muzaffer ve muazzam bir kumarbaz” demiş Nazım. Kumarbaz zannediyorum Kemal Paşa’yı en iyi tanımlayan sıfattır. Hayatı boyunca kumar oynamış. Attığı her siyasi adım bir kumardır. Etrafındaki aklı başında insanlara kulak asmadan delice risk almış. Şansı yaver gidip kazandıkça, etrafındakileri daha çok küçüksemiş. Tanrıların kendisinden yana olduğuna inanmış.
“Alaycı, kavgacı, kurnaz ve hükmedici”. Nasıl buluyor bu kadar cuk oturan sıfatları Nazım Hikmet, gerçekten, hayran olmamak mümkün değil.
Son beş mısra bu pasajın zirvesidir. Ölmesini beklediler demiş. Ölünce kaybettikleri onuru yeniden kazanacaklarına inandılar. Ölmüş, sofrası dağılmış. Fakat misafirleri, onunla gömmüşler “kendilerinde muzaffer olan her şeyi”. 10 Kasım 1938’de özgürlüğe kavuşacağını umarken, asıl o gün gömmüş Türk siyasi eliti onurunu.
Bir bakıma o günden bu güne Türkiye’nin aşamadığı travmadır. Ülkenin topyekün ihtiyarladığı gündür 10 Kasım. Diktatör hayattayken korkaklıkların suçunu ona atabilirlerdi çünkü. O öldüğü gün anladılar, kendi tükenmişliklerini.