Mustafa Kemal Kürtleri neden vermedi
Pazar Sohbeti
28 Şubat 2021
0:00
0:00

metin

Engin Ardıç’ın da sıkça sorduğu gibi Mustafa Kemal Kürtleri neden Araplar gibi denklemin dışında bırakmadı? Bu kadar milliyetçi ve yapı için çelişki değil mi bu durum?
Kemal Paşa Türkiye’nin nasıl olacağına keyfine göre karar vermedi. Dört yıllık korkunç bir savaş yaşanmıştı. Bu savaşın sonunda ortaya çıkan gerçekler vardı. Bir, savaş sahasında ortaya çıkan gerçekler vardı. İki, savaştan sonraki diplomatik dengenin getirdiği gerçekler vardı. Dünyaya İngiliz’le Fransız hakim olmuştu. O denklemin içinde kendine bir yer buldun, buldun. Biraz kabadayılıkla, biraz uzlaşarak, biraz kandırarak, biraz rüşvetle, bir şekilde kendine bir devlet yaratmaya çalışıyorsun.
Araplar savaşın en sıcak günlerinde büyük bir ulusal isyan başlatmışlar. Türk boyunduruğuna karşı Medine’den Halep’e kadar uzanan bir sahada ayaklanıp savaşmışlar. Ve sonuçta Türk boyunduruğunu üstlerinden atmışlar. Sonra başka bir gerçek var üzerinde durulması gereken. Savaşın son bir buçuk ayında Osmanlı Devleti hem Suriye’de hem Irak’ta hezimete uğramış. Orduları darmadağın olmuş. 1918’in Eylül ve Ekim ayları içinde İngiliz ordusu bütün Kuzey Irak’ı ve İran’da Osmanlı’nın işgal ettiği yerleri ele geçirmiş. Suriye cephesinde bütün Ürdün’ü, Suriye’yi ve Lübnan’ı zaptetmiş. Kilis kapılarına kadar gelmiş ve tam Arap nüfus çoğunluğunun bitip Türk nüfusun başladığı yerde ateşkesi kabul etmişler. Burada bence bir anlaşma var, karşılıklı bir rıza var. Tamam, Arapları veriyoruz, Türkleri bize bırakın diye.
Kürt ülkesinde böyle bir şey olmadı. Kürtler Dünya Harbi’nde Osmanlı tarafında yer aldılar; Araplar gibi ayaklanma eğilimi göstermediler. Karşılığında Ermeni yağmasından kendilerine pay verildi. Genellikle gözden kaçırılan bir ayrıntıdır. Ermeni katliam ve yağmasının gerçekleştiği Kuzey Kürdistan’da Kürtler canla başla Osmanlı tarafını tuttular. Ermeni nüfusu olmayan Güney Kürdistan Kürtleri ise İngiliz egemenliği ile daha kolay uzlaştılar. Sonuçta olay sadece Türklere duydukları şükran meselesi değil. 1915 yağmasının hatıraları henüz taze iken gidip İngiliz yönetimine teslim olmaktansa, Ermenilerin olası bir intikam hareketine karşı Türklere sığınmak elbette daha akılcı bir tutumdu. Erzurum Kongresi tutanaklarına bakarsanız, Kürtlere yönelik esas önerinin bu olduğunu görürsünüz: Gelin beraber direnelim, yoksa Ermeniler geri gelir, başınızın çaresine bakarsınız.
Türkiye ısrarla Musul ve Kerkük’ü istedi. Yani eski Osmanlı Kürdistanı’nın tamamını talep etti Türkiye. Araplar sizin olsun, Kürtler bizimdir dendi. İngilizler bugün için tam ayrıntılarını bilemediğiniz nedenlerle bu Kürdistan’ın bir kısmına el koymakta ısrarcı oldular. Bunun iki tane nedeni görünüyor. Birinci neden petroldür. Musul’da, Kerkük’te petrol vardı, bunu Türklere bırakmak istemediler. İkincisi, bir Irak devleti yaratılacaktı ve bu devletin Kürtler olmasa askeri açıdan fizibl olmayacağı kanaatine vardılar. Araplar savaşamaz, bu ülkenin bir ordusu olacaksa Kürtleri dahil etmek zorundayız diye düşündüler. Dolayısıyla Kürdistan’ın o bölümünü ellerinde tuttular, gerisini al ne yaparsan yap deyip Türkiye’ye bıraktılar.
Neden ayrı devlet olmasına izin vermediler? Bunun da birkaç sebebini sayabiliyoruz. Bir kere Kuzey Kürdistan’ın yönetilebilir veya yönetmeye değer bir yer olmadığına hükmettiler. Uğraşmasına değecek petrolü de yoktu çünkü. İkincisi, Kuzey Kürdistan’a bağımsızlık verseler İngiliz yönetimindeki Irak’ın ve İran’ın karışacağından korktular. Üçüncüsü ve en önemlisi, Kürdistan faraza devlet olsa, o devleti yönetebilecek kadroları yoktu. İstanbul’da birkaç kişiden oluşan bir Kürt Teali Cemiyeti kuruldu gerçi. Fakat Araplarınki gibi ciddi bir devrimci organizasyon, bir direniş örgütü yoktu. Bir yönetici sınıf yoktu. Arapların hükümdarlık iddiasında olan bir hanedanı vardı, Kürtlerde o da yoktu. Bedirhanların hanedanlık iddiası, Haşimilerle kıyaslanamayacak kadar zayıftı.
Türkler açısından ise, değil Kürt toprağını, herhangi bir yeri vermeye istekli değildi Türkiye. Aman, sadece Türkler olsun çabasında değillerdi. İmparatorluk mirasından kurtarabildiklerini kurtarma derdindeydiler. Onca kan dökme pahasına Ermeniden temizledikleri yerleri ‘buyurun’ deyip Kürtlere vermek akıllarına gelmedi sanırım.
Sonradan o yerler Türkiye Cumhuriyeti’nin başına bela oldu. Kolay olacak sandılar. Arnavut’u Boşnak’ı nasıl asimile ediyorsak Kürdü de ederiz, kendilerinin de hoşuna gider herhalde mantığıyla yaklaştılar olaya. Birtakım yobazları tasfiye edersek gerisi sorun değil, koskoca modern Türk milletine katılmayıp da ne yapacaklar, gidip Ermenilerin kuyruğuna mı girecekler diye düşündüler. 1925’te kazın ayağının öyle olmadığı ortaya çıktı. Kürtlerdeki millet duygusunun tahmin ettiklerinden çok daha güçlü olduğunun farkına vardılar 1925’te. Hatta o zaman bile inanmak istemediler, sanırım ancak 1930 isyanında anlaşıldı Kürtlerin kolay kolay Türkleşmeyeceği. O günden beri de hala o travmayla yüzleşmeye çalışıyor Türkiye Cumhuriyeti Devleti.