Müslümanlar neden egemen
Pazar Sohbeti
3 Temmuz 2022
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Müslüman ve Hristiyan unsurların tarihsel olarak bir arada yaşadığı yerlerin hemen hepsinde Müslümanların yönetici sınıfı olmasının sebebi nedir? Neden tersi için örnek sayısı çok az?
Tersi için en büyük örnek bugünkü Hindistan’dır. Sonra Rusya ve Çin. Yabana atılır örnekler değil bunlar, dünyadaki İslam nüfusunun rahat yüzde yirmisi. Etiyopya ile Sri Lanka da aklıma gelen örnekler.
Şu basit gerçeği akıldan çıkarmayalım. İslam dini bundan kırk elli yıl öncesine dek sadece fetihle yayıldı. Fetih ne demek? Demek ki İslam’ın girdiği her yerde Müslümanlar tanım icabı egemen sınıf. Devlet’in sahipleri. Kimi yerde, özellikle ilk fethettikleri yerlerde başka dinlere mensup olan yerli toplumlar marjinalleşti, eridi, yok oldu. Mesela İran böyledir, Arap dünyasının büyük bölümü de böyledir. Batı Anadolu da böyledir. Diğer yerlerde yerli Gayrimüslimleri yönetmek ve sömürmekle yetindiler. Mesela Hindistan ve Osmanlı Rumeli’si böyledir. Fakat her halükarda İslam, toplumsal egemenliğin diğer adıydı. Müslüman olmak demek millet-i hakimeye mensup olmak demekti.
Derken yakın çağda yeni olaylar oldu. Bazı ülkelerde Müslümanlar egemenliği kaybetti. Mesela Rusya’nın Müslüman kesimleri öyle, Tataristan, Dağıstan, Çerkezistan gibi. Hindistan da öyle. Bu ülkelerde Müslümanlar vaktiyle astığı astık kestiği kestik egemen sınıf iken peyderpey güçten düştüler, az veya çok ikinci sınıf vatandaş statüsüne gerilediler. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan gibi yerlerde bu durum bilhassa belirgindir. Yakın geçmişe kadar, yani bundan 100 veya 200 yıl öncesine kadar bu yerlerde Müslümanlar gayet kendinden emin bir elit sınıfı iken siyasi kontrolü elden kaçırıp sayıca da azalınca tepe taklak geldiler. Toplumsal hiyerarşinin en tepesinden en dibine düştüler. Birçok açıdan, mesela Bosna’da ve Kosova’da gördüğümüz gibi, bu travmayı henüz aşabilmiş değiller.
İkinci bir gelişme, geçmişte benzeri olmayan bir şey, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Müslümanların bireysel olarak Gayrimüslim ülkelere göçüdür. Fransa, İngiltere, İspanya, İsveç gibi ülkelerde bugün Müslümanlar yüzde beş ila on gibi bir toplumsal grubu temsil ediyorlar. Bu insanlar büyük bir çelişkiyle karşı karşıyadır. Geldikleri ülkelerde psikolojik olarak kendilerini üstün kültürün mensubu olarak görmeye koşullanmışlar. Vardıkları yerlerde ise çoğu zaman toplumun en alt tabakasını oluşturuyorlar ya da öyle muamele görüyorlar. Bu da aşılması güç bir travma olsa gerek.
Demin size Etiyopya ve Sri Lanka’dan söz ettim. Bu iki ülkeyi görüp tanıma fırsatım oldu. Her iki ülkede kayda değer bir Müslüman azınlık var. Bunlar bu yerlere fatih olarak gitmemişler, tüccar olarak gitmişler. Sri Lanka’da hiçbir zaman Müslümanlar egemen olmamış, Etiyopya’da da son 500 yılda ancak küçük bölgesel egemenlikleri olmuş. Buna karşılık çağdaş Avrupa’daki gibi parya da değiller. Etiyopya’da şunu gözlemiyorsunuz. Ülkenin esas dağlık olan kısmında, eski Etiyopya Krallığı’nın ana yurdu olan bölgelerde, toprak sahipleri, yöneticiler, eğitimli sınıf, üniversite mezunları hep Hristiyan. Oranın Tevahedo yani Tevhid adı verilen kadim Hristiyan mezhebinde. Köylüler de Hristiyan. Buna karşılık çarşı esnafı daima Müslüman. Her gittiğim kasabada böyleydi. Çarşının merkezinde kilise yok cami var. Sri Lanka da aşağı yukarı böyle. Müslümanlar yüzde on civarında bir azınlık. Kasabalar ve irice köyler çok tipik, birbirini dik kesen iki caddeden oluşuyor ve iki caddenin kesiştiği yerde mutlaka cami var. Özetle, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin ya da Rumların pozisyonu hakkında ne biliyorsanız bunun tam simetriği söz konusu bu iki ülkede. Köylü Hristiyan, asker ve devlet yöneticileri Hristiyan, esnaf ve tüccar Müslüman. Seyyar satıcılar, otel sahipleri ve işletmecileri, bakkallar hep Müslüman. Bütün kuyumcular Müslüman. Müslümanlar azınlık olmanın getirdiği bence hoş bir kültüre sahipler. Daha saygılılar, daha kibarlar, daha güler yüzlüler. Başka İslam ülkelerinden tanıdığımız saldırgan kibirden iz yok davranışlarında.
Çıkaracağımız ders ne? Fetih hadisesi bin sene sonra da olsa kötü izler bırakıyormuş toplumlarda.