Mithat Paşa iyi midir
Pazar Sohbeti
20 Haziran 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Mithat Paşa hakkında ne düşünür, ne dersiniz? İcraatleriyle zamanının süper valisiymiş. Demokrat ve hürriyetçi miydi, yoksa memleketi felakete sürükleyen, yolsuzluk yapan bir darbeci mi?
İkilem olarak sunduğunuz iki şık birbirini dışlayan şeyler değil. Demokrat ve hürriyetçi olup da aynı zamanda beceriksiz yahut darbeci yahut da diktatör de olabilir insanlar. Böyle oluyor genellikle. İkisi bir arada geliyor.
Mithat Paşa, Tuna Valisi olarak, daha sonra da Bağdat Valisi’ydi yanılmıyorsam, kendi çağında çok parlak denilen, başarılı icraatlere imza atmış biri. Bu çok açıdan daha sonraki İttihatçı ve Kemalci geleneğin ilk gerçek temsilcisidir. Şunu görmüş: Memleket muhafazakar anlayış çerçevesinde, babadan kalma kurumları ve kendini yenilemekten aciz monarşisi ile felakete sürüklenmektedir. Felakete sürüklendiği zaman biz Osmanlı yönetici sınıfı varlığımızın yegane dayanağı olan devleti kaybedeceğiz. Bir hiçe indirgeneceğiz. Onun için silkinip kendimize gelmemiz, Batı’dan aldığımız kavramlarla muasır bir model üzerine bu devleti yeniden kurmalıyız. Gerekirse birtakım topraklardan feragat ederiz. Fakat Türklük bazında ülkeyi yeniden inşa etmeliyiz. Bu fikri, radikal bir şekilde ilk dile getirenlerden biri olduğu söylenebilir. Namık Kemal’in, Şinasi’nin, Ahmet Vefik Paşa’nın çağdaşı ve üç aşağı beş yukarı onların yol arkadaşıdır.
Mithat’ın sponsorları veya hocaları olan Reşit Paşa, Âli Paşa, Fuat Paşa bir önceki kuşağın temsilcileriydi. Reform yapalım, uluslararası diplomasi çerçevesinde Osmanlı Devleti’ni ayağa kaldıralım fikrinin asli sahipleridir. Bunu daha radikal bir noktaya taşıyan, daha kökten reformlar fikrini ortaya atandır Mithat.
Aynı zamanda modern Türkiye’nin askeri darbe geleneğinin de kurucularından biridir. 1876’da Abdülaziz rejiminin düzelemeyecek kadar çürümüş, yolsuzluklara bulanmış bir rejim olduğunu düşünen bir cunta kurup Abdülaziz’i devirdiler. Yerine son derece Batılı, modern, ilerici bir görüntü arzeden 5. Murat’ı getirdiler. Fakat Murat iktidara geliş şartlarından o kadar ürktü, kendisini iktidara getiren darbecilerden o kadar nefret etti ki dondu kaldı. Şaşırdı, paniğe kapıldı. Bunun üzerine onu da indirdiler. Yerine bir kapalı kutu olan Abdülhamid’i getirdiler. Hayatta yaptıkları en ağır hataydı. Abdülhamid onları teker teker tasfiye ederek kendi iktidarını kurdu.
Bu öykü 1870’lerden bugüne kadar sürekli olarak tekrarlanır. Mithat gelir, Abdülhamid’i başa geçirir, Abdülhamid onu tasfiye eder. Tersi de olabilirdi, Mithat Paşa da Abdülhamid’leşebilirdi. İktidara gelen, kendisini iktidara taşıyan ideal arkadaşlarını tasfiye eder, bir despota dönüşür. 1923’ler örneğide bunu görüyoruz. Demokrat Parti iktidarında bunu görüyoruz. 27 Mayıs cuntasının evriminde bunu görüyoruz. Bugünkü rejimde de aynı süreci görüyoruz. Türkiye, öyle anlaşılıyor ki yönetmesi kolay olan bir ülke değil. En parlak ideallerle, çağdaş ve çağcıl düşüncelerle başa da geçsen bir süre sonra işin boku çıkıyor.