Mikelanj tavanımı boyasa hayır der miyim
Pazar Sohbeti
2 Nisan 2023
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Hocam anladığım kadarıyla mütevazı ev mimarisi ve dekorasyonunu lükse tercih ediyorsunuz. Açıklar mısınız?
Versay Sarayını önerseler bana yahut Blenheim Şatosunu önerseler kesinlikle hayır demem. Eğer yanında o hayvani yatırımı canlı tutacak finansal altyapıyı da sunabiliyorlarsa. Yani lükse karşı değilim. Lüks demeyelim ona, güzelliğe karşı değilim. Görkemli bir güzelliğe hiç karşı değilim.
Günümüzde lüks adı altında pazarlanan şey, bir kültürel ve estetik çöl gibi geliyor bana. Estetik boyutu hiçe sayan, salt fonksiyonelliğe indirgenmiş bir şey bugün lüks sayılan şeyler. Ve fonksiyonellik dediği de insanın gerçek ihtiyaçlarıyla alakası olmayan, reklam ve propaganda sayesinde şişirilmiş birtakım statü simgeleri. Markayla güzellik olmaz, markayla lüks olmaz. Ne kadar çok para harcadığını göstererek lükse ulaşamazsın, ancak görgüsüzlüğün doruğuna ulaşırsın.
Michelangelo bana gelip dese, evinin tavanını boyayabilir miyim hocam dese ve karşılığında bütün servetimi istese, memnuniyetle veririm olmayan servetimi. Çünkü güzel şeyler arasında yaşamak, güzelliğin içinde yaşamak, etrafına baktığın zaman güzellik görmek, insanın ruhunu yücelten, insanın yaşamına ışık veren, yol gösteren şeylerdir. Her zaman güzeli hedeflemek lazım. Kompleks kültürel güzelliklere gücün yetiyorsa onu hedeflersin, yoksa basit güzellikler de besler insanın ruhunu. Evinin her yanında aşık olunacak köşe ve bucaklar var mı? Hangi açıdan bakarsan bak gönlün ferahlıyor mu? Pencerenden dağlar, çayırlar, denizler, akarsular, tapınaklar görünüyor mu? Bahçende yüz yıllık bir ağacın altında oturabiliyor musun? Odur asıl lüks. Her detayıyla tekil olan, seri imalat olmayan bir mekanda yaşamak.