Komplo teorilerimizi nasıl seçelim
Pazar Sohbeti
12 Şubat 2023
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Komplo teorilerine karşı tavrımız ne olmalıdır?
Şöyle bir acı gerçek var ortada: Bilgi kaynakları kirlendi. Tıpkı Marmara Denizi gibi, Ganj Nehri gibi, çöple doldu, bozuldu, kokuştu. Bilgiyi onaylayan otoriteler toplumun güvenini kaybetti.
Siyasi önderler, özellikle Batı dünyasında, sadece yalan üretiyor. Toplumu ahmak yerine koyan yalanları konfeti gibi saçmayı yönetim felsefesi haline getirdiler. Bilimsel denilen doğrular, çok büyük ölçüde taraflı ve parasal çıkarlarla bağlantılı propaganda formüllerine dönüştü. Bilim insanı kılığındaki profesyonel memurlar, ait oldukları zümreye yahut davaya sadakati hakikatin önüne koyuyor. İnsanların uzman denilen kişilere, devlet yöneticilerine, haber kaynaklarına, medyaya güveni sarsıldı ve bu sarsıntının bariz, hakiki nedenleri var.
Güven kriziyle karşılaşan insanlar bir çıkmaza girer. Olayları yorumlamak için hipotezler üretirler. Acaba bu işin arkasında ne var? İşin aslı bize söyledikleri gibi değil elbette, ama doğrusu nedir? Teori üretirler. Otoriteye güvenin sarsıldığı oranda, dayanaklı dayanaksız, mantıklı mantıksız teoriler müthiş bir artış gösterir. Bugün öyle bir çağda yaşıyoruz. Doğrunun ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğini söyleyenlere inanmamız için makul bir neden yok. O yüzden her kafadan bir ses çıkıyor. Fikirler atılıyor ortaya.
Atılan teorilerin doğruluk veya yanlışlık derecesini test etmek kolay değil. Dayanak noktalarının sarsılmış olduğu yerde doğru yolu bulmak imkansız olabilir. Buna rağmen ben, el yordamıyla da olsa işe yarayacak birkaç gösterge olabilir sanıyorum. Hiç biri sihirli anahtar değil, ama en azından kaba çöpü ayıklamak için bir süzgeç.
Birinci gösterge: Bu teorileri ortaya atanlar, ilgili kurumların nasıl çalıştığına dair gerçekçi bir fikre sahip mi? Dış politika bürokrasisinin, güvenlik bürokrasilerinin, siyasi karar vericilerin, kamu sağlığı yöneticilerinin düşünce tarzı hakkında bilgileri var mı, yok mu? Birkaç kişi tanımışlar mı? Birkaç makale okumuşlar mı? Yönetici kadroların fikir dünyası hakkında bilgileri var mı? Kim kimdir biliyorlar mı? Bu soruları bir kere sormanız lazım. Sonuçta teori dediğin şey hipotezdir. Aslında bilmiyorum ama şöyle olabilir diye düşünüyorum demektir. Bunu diyenlerin bir şeyden haberdar mı değil mi?
Tabii ki bunun mutlak bir ölçeği yok. Herkes bir şeyler bilir, bazıları daha çok bilir. Hiç kimse her şeyi bilemez. Ama bir teori ortaya atan kişi veya zümre, asgari bir şey bilerek mi bunu atıyor ortaya, bilmeden mi atıyor? Bunun makul bir ölçüsünün olması lazım.
Bu bir. İkincisi, teori ortaya atanlar bunu mutlak bir doğru olarak mı dile getiriyorlar, yoksa bir hipotez olarak mı dile getiriyorlar? Bu farkı idrak edebilecek zeka düzeyi var mı bu insanlarda? Bir iman maddesi olarak değil akla uygun bir hipotez olarak sunulan teorileri her zaman saygıyla karşılamak lazım. Belki de doğruluk payı vardır?
Üçüncü bir kriter geliyor aklıma. Olayları mutlak iyi ile mutlak kötünün çatışmasına bağlayan hipotezlerin hemen her zaman yanlış olduğuna hükmedebiliriz. Çünkü gerçek dünyada yok öyle bir siyah beyaz karşıtlığı. İnsanlar hemen her zaman iyi yaptıkları varsayımıyla hareket ederler. Dolayısıyla bir tarafın çok kötü olduğunu ve behemehal kafasının ezilmesi gerektiğini düşünsek dahi, onların bile kendi bakış açılarından nasıl haklı olabileceklerini açıklamadıkça hipotezimiz bir değer taşımayacaktır.
Dördüncü bir kriteri ben faydalı buluyorum. Hipotezlerimizin çoğu, olayların ve bilgilerin birileri tarafından kasıtlı olarak manipüle edildiği varsayımına dayanıyor. Manipüle edenleri çoğu zaman suç üstü yakalayamıyoruz, ancak çıkarsama yoluyla onlara işaret edebiliyoruz. Çıkarımımız doğru mu, yanlış mı, nereden bileceğiz? Bir önemli koşula dikkat etmek gerekiyor bence. Aktör olarak önerdiklerimizin resmi yetkisi var mı yok mu? İlluminati diyorlar, WEF diyorlar, kertenkele adamlar diyorlar. Peki, faraza böyle gruplar var diyelim, bunların yetkisi ne? Kim neden bunların emirlerine uysun? CIA deseniz anlarım, FBI deseniz anlarım, polis deseniz anlarım. Bunların yasayla belirlenmiş yetkileri var. Emir ve tehdit salahiyetleri var. İlaç sektörü deseniz gene anlarım çünkü tanımlanmış legal gelirleri ve legal karar alma mekanizmaları olan bir yapı. Mümkün mertebe hipotezleri bu yapılar üzerine kurmak lazım.
O halde bir, dünyadan haberdarlar mı değiller mi? İki, mutlak hakikat ve iman ile hipotez arasındaki farkı biliyorlar mı. Üç, tarafların motivasyonlarını az çok gerçekçi bir psikolojik çerçeveye oturtabiliyorlar mı? Dört, tarafların yetkilerini az ya da çok yasal bir çerçeveye oturtabiliyorlar mı? Komplo teorisinin iyi bir teori mi kötü bir teori mi olduğunu anlayabilmek için en azından bu dört soruyu sormanız lazım.
Gerçeği bilmiyoruz. Otoriteye istinaden bildiğini iddia edenlere güvenmiyoruz. Fikri bir çaba gösteren, bir açıklama bulmaya çalışan insanlardan başka dayanacak kimsemiz yok.
“Ama bu komplo teorisi!” demek suretiyle bir tartışmayı kazanabileceğini zanneden insanların ise, ezici çoğunlukla, ya ahmak ya da ahlaksız olduğuna hükmetmek zorundayız.