Köleliği niye kaldırdılar
Pazar Sohbeti
1 Ocak 2023
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Sizce İngiltere hangi motivasyonla köleliği kaldırmış ve bu konuda diğer ülkelere baskı yapmış olabilir? Ne gibi bir çıkarı vardı acaba?
Birkaç tane sebep sayayım size. Literatürü pek bilmiyorum, o yüzden derli toplu bir cevap olmayabilir, ihtimaller aleminde bir gezinti olacak daha çok.
Bir kere çağın ruhu diye bir şey var. Bunu göz ardı edemeyiz. İnsanlar yaşamı, çağın egemen anlatılarıyla anlamlandırırlar. Sebep sonuç ilişkilerini o anlatılar üzerinden kurarlar. 18. yüzyılda ‘özgürlük’ söylemi Avrupa’nın ve öncelikle de İngiltere ve Fransa’nın kültürlü sınıflarını esir almıştı. Doğuştan gelen statü farklarına karşı çağın fikir önderleri, bugün için bize çok çarpıcı görünecek bir belagatle isyan ettiler. Ahlaki değerleri akıl zemininde yeniden üretmek gerektiği fikri egemen oldu. Elbette bunun içinde bugünkü bakış açısından baktığımızda çok ciddi bir iki yüzlülük unsuru vardır. Çünkü bu insanların birçoğu köle sahibiydi. Örneğin Amerika’nın üçüncü cumhurbaşkanı olan Jefferson, ki özgürlük ve demokrasi konusundaki fikirleri gelmiş geçmiş en belagatli, en tutarlı ve parlak ifadelerdendir, yüzlerce köle sahibiydi. Onları salmak ya da serbest bırakmak gibi bir fikre de hiç kapılmadı.
Bu iki yüzlülüğün farkında mıydılar? Evet, farkındaydılar. Birçoğu farkındaydı. Jefferson kendi zamanında şiddetle eleştirilmişti. 18. yüzyılın sonlarına doğru gelindiğinde madem özgürlüğü savunuyoruz, komple insan özgürlüğünü savunmalıyız fikri geniş çevrelerde taraftar buldu ve bir ahlaki bir dava haline geldi. İngiltere’de kölelik aleyhtarı hareket 1780’lerde, yani Amerikan devrimi ile aynı tarihlerde, Fransız İhtilalinden biraz önce patlak verdi. Wilberforce bu işin en tanınmış teorisyenidir. 1780’lerden başlayarak parlamento üyesi, kölelik aleyhinde son derece kuvvetli konuşan bir ideolog. Siyasette muhafazakar parti mensubu, fakat köleliğin Hristiyan ahlakına aykırı olduğu, insan haklarına aykırı olduğu ve yasaklanması gerektiğini savunuyor.
Tek başına aldığınızda bunu, adamın niyeti neydi, niye böyle bir görüşe kapıldı diye sorabilirsiniz. Ama zamanın ruhuna baktığınız zaman, tam aynı yıllarda Avusturya’da 2. Josef tarihte eşine az rastlanır cinsten birtakım reformlarla mesela farklı dinden olanlara, yani Yahudilere ve Protestanlara Avusturya’da sınırsız eşitlik ve özgürlük tanıdı. Fransa’da 1770’lere kadar Voltaire sık sık polisle başı dertte olan sakıncalı bir düşünürken Fransız ihtilalinden önceki 10-15 yıl yılda büyük ulusal kahraman haline geldi.
Bir başka faktörden söz edeyim. Quaker mezhebi, İngiltere’de 17. yüzyılda ortaya çıkmış bir Protestan grubu. Bunları bir çeşit Türkiye’deki Bektaşiler gibi düşünün, var olan dini otoriteye muhalif pozisyonda olan ve son derece ahlakçı bir yaklaşımları olan bir zümre. Quakerlar baştan beri, yani köle aleyhtarlığı günün modası olmadan da şiddetle köleliğe karşıydılar. 18. yüzyılda çok güçlendiler. Amerika Birleşik Devletleri’ni oluşturan 13 devletten biri olan Pennsylvania, Quakerlar tarafından kurulmuştu ve bu eyalette ilk günden beri kölelik kesinlikle yasaktı. Bu da diğer eyaletler üzerinde bir öncü rolü oynadı. Çünkü ABD’nin en önemli iki merkezinden biri olan Philadelphia bu eyaletteydi. ABD’nin fikir önderlerinden biri, hatta başlıcası olan Benjamin Franklin Philadelphia’lıydı ve Quaker’dı. Dermek ki bir atmosfer değişikliği, bir kültür değişikliği var.
Sadece fikir akımı düzeyinde değil tabii. Amerikan ve Fransız devrimleri kölelerin de bazı fikirlere kapılmasına yol açtı. Haiti’de Fransız ihtilalinden hemen sonra zenciler ayaklandılar. Fransız devletinin korkunç katliamlarına rağmen bağımsızlık kazanıp adadaki bütün beyazları kılıçtan geçirdiler. Haiti’deki beyazların katliamı 1804’tür, İngiltere’de köle ticaretinin yasaklanması ve kölelere birtakım haklar tanınması 1807 yılındadır. Peşinden Jamaika’da art arda köle isyanları çıktı. 1830’larda oradaki beyaz çiftlik sahiplerini topyekün kırdılar. İngiliz İmparatorluğu dahilinde köleliğin topyekün yasaklanması da bu olaydan hemen sonradır. Yani yalnız idealist mülahazalar yok işin içinde. Ciddi bir korku da var.
Belki şöyle düşünmek lazım. Tarihin her döneminde kölelik kurumu var olmuş. Fakat bunun ciddi bir şekilde çığırından çıkması, Amerikan kolonilerinde nüfusun büyük bir oranını oluşturacak seviyelere varması 18. yüzyılın ikinci yarısının eseridir. Sonuç olarak bir toplumun yüzde onunun, yirmisinin köle olması başka bir durumdur, Haiti veya Jamaika veya Mississippi’deki gibi yüzde doksanının, hatta doksan beşinin zenci köle olması başka durumdur. Örgütlü bir egemen sınıf az sayıda köleyle başa çıkabilir. Ama bir patrona yirmi otuz köle düşüyorsa, o köleler bir süre sonra patrona dünyayı dar ederler. Anlaşılan İngiltere, Fransa gibi ülkeler, kendi kolonistlerinin yarattığı gözü dönmüş köleci düzenin sonuçlarıyla bir süre sonra başa çıkamadılar veya başa çıkamayacaklarını idrak ettiler.
1820 veya 30’lardan itibaren İngilizler aktif olarak diğer ülkelerin köle ticaretine müdahale etmeye ve fiilen dünya çapında köle ticaretini yasaklamaya giriştiler. Atlantik Okyanusu’nda devriye gezip köle gemisi yakaladıklarında gemilere el koymaya, köleleri serbest bırakmaya, sahiplerini cezalandırmaya başladılar. Başlıca ekonomik faaliyeti köle taşımacılığı olan Portekiz gemiciliğini böylece kısa zamanda denizlerden sildiler. Doğu Afrika’da köle ticaretinin başlıca üssü Zanzibar Sultanlığı idi. Zanzibar’ın Arap olan yönetici sınıfı meslek olarak köle ticaretiyle uğraşırdı. Kongo’dan, bugünkü Tanzanya ve Kenya gibi ülkelerden köle toplayıp Arabistan’a, Osmanlı Devleti’ne, Avrupa’ya sevk ederlerdi. İngilizler 1820’lerde Zanzibar’da himaye rejimi kurdular, peşinden köle ticaretini yasakladılar. Onun yerine baharat olan karanfil ekimini teşvik ettiler. O sayede Zanzibar bugüne dek dünyanın bir numaralı karanfil üreticisidir.
Osmanlı Devleti’nde 1830’lardan itibaren yoğunlaşan İngiliz müdahalesinde de başlıca temalardan biri köle ticareti meselesidir. İngiliz büyükelçisi Stratford Canning idi o tarihlerde, 1850’lere dek uzun bir süre. İstanbul’da ciddi boyutlarda kol bükmek yoluyla 1840 gibi bir tarihte köle ticaretini kağıt üzerinde yasaklattı, peşinden yıllar süren bir mücadeleyle Hicaz ve Mısır’dan zenci köle, Poti ve Trabzon’dan Kafkas köle ithalatını fiilen önlemeyi ya da çok azaltmayı başardı. Başlıca gelir kaynakları ellerinden alınan Hicaz Şerifleri bunun üzerine isyan ettiler. Çerkes köle ticaretiyle uğraşan Laz ve Abhazlar da o aralar Rusları daha sempatik bulmaya başladılar.
Dünya tarihinde bir ilktir köleliğin yasaklanması. Bilinen her kültürde, her çağda bir vakıa olarak kölelik bulunmuştur. Geçenlerde biri bu fikri paylaşmıştı, onu söyleyeyim. İnsanlığın medenileşmeye başlamasıyla eş zamanlı bir olaydır kölelik. Çünkü iki aşiret kavga ettiğinde, bunun normali, hayvanlar aleminde olduğu gibi, kazananın kaybedenleri öldürmesidir. Bunları öldürmeyelim ama kafeste tutalım, boyunlarına bir tasma takalım, bizim basit işlerimize koşsunlar denildiği noktada insanlık ileriye doğru bir adım atmış oldu. Bilinen her toplumda, Yeni Gine’nin dağ kavimlerinde, Avustralya yerlilerinde, eski Amerika yerlilerinde, yalnız Aztekler ve İnkalar gibi büyük devlet olanlarında değil ABD’de göçebe aşiret olarak yaşayanlarında da, Ortaçağ Rusya’sında, Ortaçağ Avrupa’sında ve tabii hepsinden daha fazla İslam dünyasında kölelik vardı. Genellikle, savaşta yenilmiş olan toplumlardan ya da ya da medeniyetin dış kenarında yaşayan kabilelerden devşirilirlerdi. Temel vatandaş haklarından yoksun olan, mal olarak alınıp satılabilen, ücretsiz çalışan fakat yatak ve yemekleri sahipleri tarafından temin edilen insanlardı. Bir tür evcil hayvan veya davar gibi düşünün. Bunun yanı sıra cinsel kölelik, yani cariyelik de insanlık tarihi kadar eski bir kurumdur.
18. yüzyıla gelindiğinde Avrupalıların kolonilerde ele geçirdikleri sınırsız ve denetimsiz güç, modern kapitalizmin sağladığı finansman imkanlarıyla birleşince, kölelik olgusu tarihte daha önce benzeri olmayan boyutlara ulaştı. Eski devirlerde bir patronun üç kölesi olur, beş kölesi olur, egemen bir beyse bilemedin yüz kölesi olur. Bir plantasyonda beş bin köle, bir gemiyle Afrika’dan getirilen sekiz bin köle gibi olgular tarihte daha önce sık rastlanan olaylar değildi. 18. yüzyılda bu bir sektör haline geldi Batı dünyasında. Dolayısıyla kendi karşıtını üretmiş olmasını da doğal görmek lazım.