Kitap tanıtımları-4
Pazar Sohbeti
16 Ocak 2022
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Önceki ay Montenegro ve Sırbistan yolculuklarımız sırasında okuduğum kitaplar burada toplanmış. Çedomir Antiç, “The History of Serbia”, Sırbistan Tarihi. Baştan sona dikkatle okudum bunu. Çok zor bir işe girişmiş yazar. Sırplar son yıllarda Avrupai bakış açısından, milliyetçi oldukları ve mazlum Hırvat ve Boşnak ve Arnavut halklarına zulmettikleri için çokça suçlandılar. Antiç belli ki liberal ve Avrupalı bir bakış açısından bakmaya çalışıyor. Birtakım Sırp suçlarını kabul ediyor veya eder gibi yapıyor. Fakat sonuç olarak bir milli tarih ve tüm milli tarihler gibi asıl amacı hakikati yakalamak değil, Sırp milletini olumlu ve haklı gösteren bir anlatıyı inşa etmek. Çok da sofistike olmayan bu tür ulusal tarih anlatılarında o kadar net görüyorsunuz, ne yapmaya çalışıyor, nasıl yapıyor. Kendi çerçevesi dahilinde iyice bir kitap, faydalanarak okudum.
Niko Lukoviç, “The Bay of Kotor”. Kotor Körfezi hakkında. Kotor Körfezi biliyorsunuz Adriyatik’in en güneyinde, Montenegro’da, aşırı girintili çıkıntılı, şahane dağlarla çevrili bir yer. Dünyanın en güzel yerlerinden biri. Avuç kadar yer olduğu halde çok karmaşık ve zengin tarihi var. Üç veya dört kültür burada bir araya gelip çağlar boyunca çatışmış. Belli ki orayı çok seven ve şairane duygularla dolu olan birisi Niko Lukoviç. Benim için biraz fazla romantik.
Bu şahane. Bernd Fischer, “King Zog”. Arnavutluk Kralı Zog’un hayat hikayesi. Asıl adıyla Ahmet Zogu, Meşrutiyet döneminde Galatasaray Lisesi’nde okumuş, 1912’de Arnavut bağımsızlığı gündeme gelince silahlı kuvvetlerin, sonra siyasi kuvvetlerin başına geçmiş bir Arnavut lider. Bir dönem Arnavutluk başbakanı oldu. Sonra kendini kral ilan etti. Avusturya Macaristan soylularından bir hanımla evlendi ve ülkesine modernliği ve Batılılığı getirme çabasına girdi. Beyhude bir çabaydı. Sonunda İkinci Dünya Savaşı’nda ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Ya, Galatasaray talebesi bir kralımız var Avrupa’da. Muhtemelen bilmiyordunuz.
İvo Andrić’in Drina Köprüsü. Bundan defalarca söz ettim, bir başyapıt. Yirminci yüzyılın en iyi romanlarından biri. Mutlaka okuyun. Osmanlı Rumeli’sinin sosyal ve duygusal yapısını tanımak için, Osmanlı Devleti’nin gerek yükselişinin gerek çöküşünün insani düzeyde ne anlama geldiğini anlamak için mihenk taşı niteliğinde bir eser. Gerçek ve derin bir insani duyarlığı yansıtan roman. Öyle postmodern zevzeklikler gibi değil.