Kıbrıs’ta neden enosis olmadı
Pazar Sohbeti
21 Aralık 2020
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Yunan ülküsü Enosis nedir? Bugün hala geçerli midir?
Enosis birleşme demek. ‘Ena’ bir demek, ‘énosi’ de birleşmek, bir araya gelmek. Tevhit yani. Vurgu birinci hecede.
Siyasi bir anlamda ilk kullanılışı bildiğim kadarıyla 1890’larda Girit meselesindedir. Girit o zamanlar Osmanlı toprağıydı. Büyük bir ayaklanmayla Osmanlı yönetimini başlarından attılar Girit’te. Ondan sonra uluslararası güçler devreye girdi, Yunanistan’la birleşmesine izin verilmedi. Bunun üzerine Giritlilerin büyük milli davası haline geldi Anavatanla birleşme davası. Uzun mücadelelerden sonra 1908 yılında başardılar Yunanistan’a katılmayı.
Aradan 50 yıl geçtikten sonra bu sefer Kıbrıs’ta aynı mesele gündeme geldi. Kıbrıs 1878-79 gibi bir tarihten beri İngilizlerin yönetimindeydi. 1878 Harbinde Rusya Türkiye’yi nakavt ettiğinde İngilizler müdahale ettiler, Rusya’ya sopa gösterdiler, Rusya’nın zaptettiği yerleri, mesela Doğubayazıt’ı, Makedonya’yı, Bulgaristan’ın güneyi ile Trakya’yı geri verdirdiler. Osmanlı devletini yeniden ayağa kaldırdılar. Osmanlı maliyesi iflas etmişti, kredi açılmasına önayak oldular. Karşılığında dediler ki, Kıbrıs adasını rehin olarak alıyoruz, ipotek ediyoruz. Şu borçlarını bir öde o zaman belki iade ederiz. Ondan sonra alıştılar oraya, üs müs kurdular. Doğu Akdeniz’deki donanmaları için önemli bir dayanak noktası haline geldi Kıbrıs. 1914’te Türkiye, İngiltere’ye savaş açınca, ya öyle mi dediler, ve bu sefer Kıbrıs’ı hukuken de ele geçirdiler. Yani zapt ettiler, el koydular. 1960’a kadar yönettiler.
1945’ten sonra adanın %70 gibi bir oranda Rum olan ahalisi İngiliz’e karşı baş kaldırdı. Enosis talep etmeye başladı. Bu çağda artık sömürge mi olacağız, İngiliz yönetiminde mi kalacağız, hürriyet isteriz, bağımsızlık isteriz, Yunanistan isteriz dediler. Tuhaf bir şeydir bu bağımsızlık fikri, Yunanistan’a katılınca bağımsız olacağız diye düşündüler. Bütün dünya da az çok onlara hak verdi, hatta sanırım Türkiye de pek itiraz etmedi önceleri. Yani madem Rum buranın halkı elbette Yunanistan’a katılacak, başka ne olabilir ki? Ada Türkleri de Türkiye’ye dönerler, ne olacak? Fakat İngilizler hin oğlu hin oldukları için başka bir yola başvurdular. Rumlar İngiliz yönetimine karşı mücadele ederken adada Türklerden bir polis teşkilatı kurdular. Türkleri Rumlara karşı bir sopa olarak kullandılar. Rum-İngiliz çatışması alevlendikçe İngilizler gitgide artan oranda Türkleri, peşinden de Türkiye’yi, terazinin karşı kefesine ağırlık olarak koyduar. İngilizlerin teşvikiyle Menderes hükümeti Kıbrıs’ta hak iddia etmeye başladı. 1955’ten itibaren Kıbrıs meselesi başarıyla bir Türk-Yunan çatışmasına çevirildi. Sonunda saçma bir çözüme başvuruldu. Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Kıbrıs Cumhuriyeti içinde Türklerin ayrı hakları, Rumların ayrı hakları olacaktı. Cumhurbaşkanı Rumlardan seçilecek, Cumhurbaşkanı yardımcısı Türklerden seçilecek, mecliste iki taraf sabit oranlarda temsil edilecek, vesaire.
Üç yıl sürdü o modelin ömrü. Üç yılın sonunda sonunda Türklerle Rumlar adada boğaz boğaza geldiler. Türkler silahlı olarak korudukları enklavlara, yani bir tür kurtarılmış bölgelere çekildi. Türkiye, Türk enklavlarının savunucusu ve koruyucusu sıfatıyla ada yönetiminde hak talep etmeye başladı. Sonuçta 1974’de adanın kuzey kesimini Türkiye işgal etti. Bu hamleden sonra adanın nihai statüsü aslında kolayca çözülebilmesi gereken bir şeydi. Formülü de hazırdı. Fakat iki taraf da inat etti, çözüm bulunamadı, ve Kıbrıs sorunu bugüne dek manasız, sonuçsuz, ne Türkiye’nin, ne Rumların, ne oradaki Türklerin işine yarayan bir siyasi çıkmaza dönüştü.
Kıbrıs’a birçok defalar gittim ve Kıbrıs Türkleri ile samimi, güzel ilişkilerim oldu. Hoş insanlar. Türkiye Türklerinden belki de 80 yıl İngiliz yönetiminde kalmış olmanın getirdiği bir yontulmuşluk özellikleri var. Sempatik ve esprili insanlar. Bütün dünya tarafından yok sayılmak kötü bir şey, bunu hak etmiyorlar. Türkiye tarafından sömürgeleştirmeyi de hak etmiyorlar.