Karadağ tarihinde neler oldu
Pazar Sohbeti (Düzenlenmiş)
24 Aralık 2023
0:00
0:00

metin

Ekim 2022’den itibaren Besim Tibuk’un misafiri olarak yaşadığım Montenegro ( = Karadağ) hakkında tarihi bilgiler.
Karadağ’ın bir öncesi Zeta adlı Sırp beyliği. Bugünkü Arnavutluk’un kuzeyi ile Karadağ’ın güneyinde, İşkodra Gölü havalisinde hüküm sürmüş. Bir zamanlar kaplanmış. 15. yüzyılda Osmanlı bu taraflarda zuhur ettiğinde eski kaplanlığından çok şey kalmamış. Fatih’in aslanları saldırınca Zeta Beyi İvan Çrnoyeviç önce İşkodra Gölü’nün batısındaki ulaşılmaz sazlıklardaki Obod Kalesi’ne çekilmiş. (Obod’un bizim için duygusal bir yeri var, çünkü geçen yaz kaldığımız ev Obod Kalesi’nin ayağındaydı. Kale bahçesindeki dut ağaçlarından çok dut toplamışlığımız vardır.) İvan’ın Venedik’te mektep okumuş olan oğlu orada da tutunamayıp adamlarıyla beraber bin metre rakımdaki Çetine Yaylası’na göçmüş. Karadağ, o yaylaya Osmanlı’nın verdiği isim. Renginin karalıkla çok ilgisi yok, gerçeği gri-beyaz kireçtaşı kayalıklarla çevrili yemyeşil bir yayladır. Hayvan otlatırlar; güzel peynir ve buraların pastırması olan prşut üretirler, başkaca bir olayı da yoktur. Kara denmesi, zannediyorum Türkçe yer adlarında umumiyetle olduğu gibi “yoksul” yahut “kötü namlı” anlamında olmalı. Kara düzen, kara budun gibi. Sonuçta Çrnoyeviç’ler 1490 gibi bir tarihte pes etmiş. İvan’ın küçük oğlu Müslüman olup İskender Paşa adını almış, o taraflara uç beyi atanmış.
O tarihte Karadağ denilen yer bugünkü Karadağ Cumhuriyeti’nin beşte biri gibi bir alan. Çetine kasabası ile etrafındaki bir avuç köyden ibaret. Osmanlı resmi dilde bu yere adı geçen İskender Paşa’ya atıfla İskenderiye Sancağı adını vermiş. 1680’lerde Osmanlı Devleti darmadağın olduğunda, sancağın aşiret şefleri ile pala bıyıklı eşkiyaları fiilen başlarına buyruk hale gelmişler, hakem olarak da Çetine Manastırı başpapazına biat etmişler. Kotor’u ve Adriyatik sahilini kontrol eden Venediklilerle Osmanlı arasında bir denge siyaseti gütmüşler. O denge siyaseti halen bugüne dek Montenegro devletinin yönetim ilkesi ve varoluş sebebidir. Sadece Venedik’in yerini Avrupa Birliği, Osmanlı’nın yerini Sırbistan almıştır.
1830’larda Çetine’de başpapaz olan Petar Petroviç bölge tarihinde önemli rol oynayan biri. Hem şair hem ciddi bir düşünür; modern Sırp milliyetçiliğinin kurucu bir figürü sayılıyor, bir bakıma Sırpların Namık Kemal’i. Venedik’te okumuş, çağın Aydınlanmacı ve ilerici Avrupa literatürünü izlemiş. Çetine’deki sarayda adamın şahsi kütüphanesini epey dikkatle inceledim. Etkilenmedim desem yalan olur. Sıradan bir papazdan beklenmeyecek şeyler okumuş. Çağdaş bilimleri izlemiş. Devrimci bir ruh. Onun sayesinde Karadağ, Balkanların dağlarında yol geçmez bir eşkiya yatağı olmaktan çıkıp Avrupa’ya doğru bir adım atmış.
Petroviç’in yeğeni Danilo’yu papaz olmadığı halde başa geçirmişler. Danilo 1858’de Osmanlı askerini Grahovac Muharebesinde bozguna uğratmış. Yollar köprüler yaptırmış. Karadağ’ın aşiret şeflerini vergi vermeye ikna etmek istemiş. Bunun üzerine adamı sokak ortasında vurup öldürmüşler. Danilo’yla da bizim ülfetimiz var. Yazın oturduğumuz ev vaktiyle Danilo’nun evinin müştemilatı veya ahırı imiş. Evin kendisini de şimdi restoran yapmışlar. Tam önümüzde de ırmak üzerinde Danilo’nun yaptırdığı dünya güzeli taş köprü vardı.
1877-78’deki Rus Harbi’nde Osmanlı Devleti Rumeli’de hakimiyeti kaybedince Avrupalılar Sırbistan’la beraber Montenegro’ya da bağımsız devlet statüsü tanıdılar. Bu acayip kararın mantığını anlarsanız diplomasinin aklına biraz olsun aşina oldunuz demektir. Sırbistan’a — mecburen — bağımsızlık veriyorsun. Böylece oldukça güçlü yeni bir Avrupa devleti yaratıyorsun. Bu devlet, yerini sağlamlaştırmak için mecburen Rusya’ya yanaşacak. Bu da Avrupa’nın işine gelmez. Hele Sırbistan sayesinde Rusların Akdeniz kıyısına inmesi hiç işine gelmez. O halde Akdeniz kıyısına bir tampon kuralım. Nasıl kuralım? Avusturya-Macaristan’a versek olmaz, Rusya itiraz eder, Fransa karşı çıkar. Oh, orada kara bir dağ varmış, oranın eski ağası Voltaire okumuş, sonraki de koskoca Osmanlı ordusunu yenmiş. Peki, onu devlet yapalım. Ama çok uyduruk bir yer orası, Çetine’nin mandıralarından toplayacakları vergiyle sokaklara kaldırım bile yapamaz bunlar. O halde büyütelim, Hersek’ten bir dilim verelim, Osmanlı Sırbistan’ının bir parçasını yeni Sırbistan’a vereceğimize bunlara verelim, Osmanlı Arnavutluk’undan da bir parça koparsak al sana mis gibi devlet!
Böyle kuruldu modern Montenegro Krallığı. Birinci Cihan Harbi’nden sonra Yugoslavya Federasyonu’na katıldı. Yugoslavya’nın Akdeniz’deki başlıca donanma üssü şimdiki evimizden yürüyüş mesafesinde olan Tivat Limanı’na kuruldu. 1991’de Amerikalılarla Almanlar Yugoslavya’yı parçaladıklarında din, dil, ırk ve ulusal hissiyat açılarından öz be öz Sırp olan Karadağlılar Sırbistan’dan ayrılmaya uzun süre direndiler. Fakat Avrupa’nın buna tahammülü yoktu. Sırbistan’ın ve dolayısıyla Rusya’nın Akdeniz sahiline çıkması her ne pahasına olursa olsun önlenmeliydi. Allem ettiler kallem ettiler, gelin sizi Avrupa Birliği’ne alalım, bir eliniz yağda bir eliniz balda olur, serbestçe Roma’ya, Paris’e gidip AVM’lerde alışveriş edersiniz, Düsseldorf’un fabrikalarında yüksek ücretle proleter olursunuz dediler. Kandırdılar. 2006’da Montenegro bağımsızlığını ilan etti. O günden bu yana ha bugün ha yarın Avrupa Birliği’ne giriyoruz, asırlık hayallerimiz gerçek oluyor diye bekliyorlar.
Arada Ortodoks Kilisesi ulusal direnişin başlıca odağı olarak öne çıktı. Çünkü ülkenin Ortodoks kurumları öteden beri Sırp Patrikliği’ne bağlı ve Sırp kimliğinden asla taviz vermeye niyetli değiller. Kilise kurumlarında hala inatla Sırp bayrağı asmaya devam ediyorlar. Siyasi sahnede de Avrupalıların bin bir türlü entrikasına rağmen Sırpçı partiler kilit mevkileri tutmaya devam ediyor.
Tivat’taki eski donanma üssü şimdi ültra lüks bir yat limanı oldu. Rus oligarklarının tekneleriyle dolup taşıyor.