Kapitalizm nasıl bozar
Pazar Sohbeti
17 Aralık 2023
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Kapitalizmin dokunduğu her şeyi business’e çevirmesi ve normal insana anlamsız yaşamını anlamlandıran ve var olduğunu hissettiren duyguları yapmacık hale getirip plastikleştirmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Para hırsı, parayı tanıyan her toplumda ve her çağda olan bir şey. Bazı insanların gözü döner ve para kazanmaktan başka şey düşünemezler. En eski edebiyattan beri bu tipler bilinir ve daima hor görülür. Alay edilir, ahlaken yanlış bulunur, eleştirilir. İnsan doğasının çeşitli tezahürlerinden biridir. Bazı insanlar cimridir, para kazanmayı yaşamın tek amacı ve tek hırsı haline getirmiştir. Shakespeare’de vardır bu karakter, Shylock’ta ölümsüzleşir. Batı ve Doğu’nun Ortaçağ öykülerinde vardır. Harpagon karakteri diyeceğiz buna, Moliére’in Cimri adlı komedisinden. İşte bu Harpagon karakteri modern toplumda, 20. yüzyılın ortalarına doğru toplumların fikir ve ahlak önderi haline geldi. Cimriliğin değerlerini bütün topluma dayatmayı marifet saydı. Bu imkanı buldu ve devletin yegane veya yönlendirici kaygısının insanların cimriliğine hizmet etmek olduğu fikrini topluma dayattı. Başka bir vizyon söz konusu değildir, tek geçerli vizyon para kazanmaktır, sermaye biriktirmek insanların ve toplumun yegane mantıklı ve ahlaken geçerli amacıdır ve böyle olmalıdır diyen bir kesim toplumsal tahayyülü ele geçirdi. Kibar dilde “growth” deniyor buna, yani ‘büyüme’.
Budur tuhaf olan. Bazı bireylerin cimri olması kaçınılmaz bir şey, her zaman olmuş öyleleri. Cimrilik ideolojisinin toplumun yönlendirici fikri haline gelmesidir adına kapitalist denilen çağı öncekilerden ayıran. Bir kepazelik, bir rezalet, bir yıkımdır. Bir medeniyet çöküşüyle sonuçlanması kaçınılmazdı. Nitekim öyle oluyor.
Yanısıra, bunun uzantısı olan bir şeyden söz edeceğim. Reklam söyleminin insanların aklını ve ruhunu ve kültürünü esir alması yeni çağın tipik bir tezahürü. Bu spesifik olarak bir Amerikan fenomeni. Cimriliğin kutsallaştırılmasından ayrı bir şey, onun üzerine binen fakat ondan ayrı bir olay. Kuzey Amerika toplumunu biraz deneyimlemiş olmak lazım bunun ne anlama geldiğini tam olarak kavramak için. Günde 24 saat, non-stop, hiç durmadan, nefes payı bırakmaksızın, sürekli bir reklam bombardımanı altındasınız. Yaşamınızın her anı, dinlediğiniz şey, her gördüğünüz bina yüzeyi reklamla kirletilmiş. Reklam dediğiniz şey sonuçta insanın gözünün içine baka baka yalan konuşma sanatıdır. Riyanın sanat haline getirilmesidir. Size bir şey söylermiş gibi yapıyor, ama aslında tek amacı cebinizden paranızı almak. Bunun dünyanın en doğal, en ahlaklı, en makul şeyi olduğunu düşünüyor. Bunu kabul etmiş toplum. İnsanların yaşam amacı senden para kazanmak, dolayısıyla sana yalan konuşuyorlar. Bundan daha doğal ne olabilir ki?
Bu anlayış Amerikan toplumunda öteden beri güçlüydü, 20. yüzyılda çığrından çıktı. Avrupa toplumlarını tamamıyla ele geçirmesi son 20-30 senedir. Türkiye’de henüz o denli egemenliğini kurmuş değil reklam söylemi, ama gidiş o yöndedir.
Çıkar uğruna yalan konuşmak ahlaken doğrudur diye özetlenebilecek olan zihniyet Batı medeniyetinin bugün geldiğimiz noktada belirleyici ilkesi haline gelmiştir. Sürdürülebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum.