Kapitalizm çöker mi
Pazar Sohbeti
8 Ağustos 2021
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Kapitalizmin çöküşünün kaçınılmaz olduğunu söylüyorsunuz. Sosyal ayaklanma ve reformların kapitalizmin kaçınılmaz çöküşünü yavaşlattığını düşünüyor musunuz? Kaçınılmaz çöküş hızlandırılabilir mi?
Kapitalizmin çöküşünün kaçınılmaz olduğunu düşünmüyorum. Öyle bir şey demiş olacağımı da sanmıyorum. Mücadele etmek gerekir demişimdir mutlaka. Çöküş ihtimali de besbelli gündemin ta orta yerindedir. Ama tarihte hiçbir şeyin matematiksel bir kesinlikle kaçınılmaz olduğunu düşünmem. Karşınızdaki insanlar komple salak değilse eğer, çökme ihtimali zuhur ettiğinde bir çare düşünürler. Beklemediğin hamleleri yaparlar. İnsanoğlunun fiziksel nesneler gibi determinist yasalarla hareket ettiğini söyleyen herkes saçmalıyordur, ismi Karl Marx dahi olsa.
Çağdaş kapitalismin çıkmazını ben birkaç boyutta görüyorum. Birincisi, sınırlı kaynakların olduğu bir dünyada sınırsız büyümeyi hedefleyen bir sistem sürdürülebilir bir sistem değil. Bir şekilde bir noktada patlamak zorunda. Nasıl patlar bilmiyorum ama patlamak zorunda. İkincisi sermaye konsantrasyonu çığırından çıkmış durumda. Sayıca çok az insan olağanüstü parasal büyüklükleri yönetiyor. Dünyadaki en büyük yirmi otuz tanesi hariç bütün devletleri satın alabilecek sermaye birikimine ulaştılar. Ve işin asıl akıl almaz yanı, bu sermaye birikimini elinde tutan kurum ve kişiler herhangi bir kamusal sorumluluk altında değiller. Şöyle diyelim: Eğer herhangi bir kamusal sorumluluğa sahip iseler, o sorumluluğun mercii ve ilkeleri konusunda en ufak bilgimiz yok. Eğer hissedarlarından ve bankalardan başkasına hesap vermek durumunda iseler, kime hesap verdiklerini ve neye göre hesap verdiklerini bilmiyoruz.
Sen küçük esnafsan ya da liberal teorinin tasavvurundaki küçük girişimciysen, “laissez faire laissez passer” teorisinin iyi kötü bir anlamı vardır. Bana karışmayın kardeşim, ben paramı istediğim gibi yerim diyebilirsin. Yok eğer dünyanın yörüngesini değiştirebilecek boyutta bir sermayeyi yönetiyorsan ve tek hukuki sorumluluğun bu parayı daha artırmaktan ve bankalara borcunu zamanında ödemekten ibaretse, o zaman siyasi ve ahlaki sahada bir cinnet alemine girdik demektir. Sermayeni büyütmekten başka bir ahlaki sınırın yahut hukuki kısıtın yok. Yasalarla tanımlanmış olan yegane görevin önce bankalara ve sonra hissedarlarına para kazandırmak. Bu uğurda dünyayı mı yakmışsın, ülkeleri ve şehirleri mi çökertmişsin, ahlaksızlığı norm haline mi getirmişsin, dünyayı yaşanmaz bir yer haline mi getirmişsin, bunlar senin derdin değil. Kişisel tercihlerin düzeyinde bunlar seni belki ilgilendirebilir, fakat iş gömleğini üstüne giydiğin zaman tek bir hedefin vardır: Sonsuza dek sermayeni büyütmek. Çünkü neden? Çünkü sermaye piyasalarına borçlusun. Ve sürekli olarak faizle yarışman gerekiyor. Yoksa insanlar sana para yatırmazlar.
Bu sistemin rasyonel bir sistem olduğunu söyleyenin ben şahsen ciddiye alamıyorum. Global bir cinnetle karşı karşıyayız.
Çöker mi? Ya da çöküşü kaçınılmaz mıdır? Ben nereden bileyim.