Kanal İstanbul’u neden tasvip etmiyoruz
Pazar Sohbeti
15 Aralık 2019,29 Aralık 2019
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Kanal İstanbul ranttan başka bir anlam ifade ediyor mu?
Diyelim ki öyle, rantın zararı ne onu anlamadım. Bir şekilde insanlar para kazanacak. Eğer memleket de para kazanacaksa niye kazanmasınlar? Kanal İstanbul’a bu a priori itirazı ben pek anlamıyorum. Peki Tayyip Erdoğan’ın her yaptığı kötüdür. Eyvallah. Başarısını istemiyoruz. Peki, eyvallah. Ama niye Kanal İstanbul’a bu kadar karşıyız, bilmiyorum.
Benim bildiğim, 1970’lerden beri değişmez bir şey var. Türkiye Mimarlar Mühendisler Odası bir şeye karşı çıkıyorsa o şey muhtemelen doğrudur ve yapılmalıdır. İlk hatırladığım, bunlar 1970’lerin başında Türkiye’ye televizyon gelmesine şiddetle karşıydılar. İnanılmaz ısrarlı bir kampanya yürütmüşlerdi, televizyon asla olmaz, nnolamaz, milli kültürümüz vah elden gidecek diye. Sonra Birinci Boğaz Köprüsünün yapılmasına karşıydılar. O zamandan beri de teknoloji alanında, yatırım alanında, modernleşme alanında hangi fikir ortaya atılmışsa karşı çıkarlar. İlkinden akıllanmayıp 1990’da İkinci Boğaz Köprüsüne, 2010’larda üçüncüsüne de karşı çıktılar. Eski Osmanlı zamanında nasıl ulema her şeye karşı çıkardı, matbaanın icadına karşı çıkarlar, Hezarfen Ahmet Çelebi’nin kanat takıp uçmasına karşı çıkarlar, kahveyi haram ilan ederler, Kandilli rasathanesini yıktırırlar, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odasının da bu çağdaki fonksiyonu da budur. Yeni olan her şeye, cesur olan her fikre, modernleşme yönündeki her adıma karşı çıkarlar. Güvenilir bir göstergedir. TMMOB bir şeye karşı çıkıyorsa o şeyin desteklenmesi muhtemelen en doğrusudur.
Bunun kaynağı nereden gelecek? Ekolojiye etkisi ne olacak? İstanbul daha fazla nüfusu nasıl kaldıracak?
Ben nereden bileyim kaynağı nereden gelecek? Adam ben getiririm diyor. Ben bulurum bunun kaynağını diyor. Bu durumda normal olan nedir? E bul o zaman görelim demektir. Belki bulmuştur bir yerden. Belki vardır?
Ekolojik yıkım olurmuş. İstanbul’da ekoloji mi kaldı allah aşkına? Ne yıkımı ya? İstanbul dediğin uçtan uca 150 kilometre uzunluğunda bir çöl. Daha bunun yıkımı ne olacak ki? Daha ne kadar yıkılacak?
Nüfusun artmasına yol açar mı? Açar elbette. Kanal yapmasalar artmayacak mı? İstanbul’un nüfusu 1960 yılından beri şaşmaz bir tempoyla artıyor. Hiçbir tedbir kar etmiyor. Bir sürü laf edildi bunca senedir, nüfus artışında en ufak bir duraksama yok. İstanbul’un nüfusunun artışı yapısal bir sorundur, Kanal İstanbul’la alakası yok. Taşra çökmüş. Taşra bitmiş Türkiye’de. Medeni bir insanın yaşayamayacağı bir yer. Tükenmiş. Elbette ki en ufak bir hırsı, isteği, hayattan beklentisi olan herkes ya İstanbul’a geliyor, ya İzmir’e gidiyor, ya Ankara’ya gidiyor. Öyle de devam edecek görünüyor.
Bu kadim kente son fiziksel darbeyi vuracak darbedir Kanal İstanbul.
Valla ben kendimi bildim bileli 1960’tan beri her beş senede bir işte budur, İstanbul’a son darbeyi vuracak olan hadise budur denir. Benim çocukluğumda İstanbul’un nüfusu bir milyondu. Bu bile çok fazla deniyordu o zaman. O günden bugüne yirmi katına çıktı nüfus. Hala son darbenin vurulmasını bekliyoruz. Daha da çok bekleriz bence.
Kanal İstanbul da yerli otomobil projesi de bence hayali projeler.
Gerek kanal gerek otomobil hadisesinde ben şunu görüyorum. Karşınızdaki adamın usta bir siyaset adamı olduğunu bir türlü anlamak istemiyorsunuz.
Her ikisi de benim gördüğüm kadarıyla gerçekçiliği olmayan projeler. Otomobil üretmek palavrayla yürüyecek bir şey değil. Türkiye’de henüz içten patlamalı motor imal edilemedi. Türkiye’de elektrik motorunu seri imal edebilecek bir altyapı yok. Kanalın da şu anki hükümetin ve Türkiye’nin teknik imkanlarını fazlasıyla aştığını düşünüyorum. Fakat bu konuyu ortaya atmakla ne yapıyor farkında mısınız? Türkiye’de aydın diye bilinen, eğitimli diye bilinen kesim öteden beri eski Osmanlı ulemasının devamı olarak her türlü yeniliğe prensip olarak karşı çıkar. Özellikle teknik yeniliklere karşı çıkar. Ortaya bir yem atıyor Tayyip Erdoğan, derhal üstüne atlıyorlar balıklar. Yapamazsın, edemezsin, kanalı sana yaptırmayız tavrına giriyorlar. Halkın nezdinde bunun ne anlama geldiği açık. Bir tarafta güzel ve büyük ve olağanüstü işleri yapacağım diyen bir siyasi lider var. Yalan olabilir belki, fakat yapacağım diyor. Öbür taraf da diyor ki yapamazsın, biz zavallıyız, bizim gücümüz yetmez, senin gücün yetmez diyor. Hangi tarafı tutarsınız siz olsanız?
Siyasi açıdan düşünülecek olursa tartışılmaz bir şekilde yaparım diyen, büyük projeleri düşünen ve öneren taraf haklıdır. Ha, yapabilir, yapamaz, o başka. Önemli olan bugünkü galibiyeti. Yaparım demekle zaten bir sıfır aldı maçı.