Julian Assange nasıl kurtulacak
Pazar Sohbeti
13 Aralık 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Julian Assange meselesi yeniden harlandı. Söylenecek bir şeyler kaldıysa belki biraz bahsedebilirsiniz.
Julian Assange on yıldan beri özgürlüğünden mahrum. Dört yıldan beri, tamamen keyfi ve hukuksuz bir kararla, vatandaşı olmadığı ve bir suç işlemediği bir ülkede esir olarak tutuluyor. Büyük bir rezalettir, büyük bir zulümdür.
Modern zamanların en büyük devrimcisidir Assange. Wikileaks adıyla kurduğu site, insanlık için bir umut ışığıydı. Var olan devletlerin, başta Amerikan terör örgütü olmak üzere, korkulu kabusuydu. İnsanlığın önüne umulmadık ölçüde büyük bir kapı açtı. Bilgin varsa eğer, CIA hangi haltları karıştırıyor, Tanzanya istihbaratı ne halt yiyor, falan zenginler karteli kiminle ne iş çeviriyor, bilginiz varsa buyurun paylaşın dediler. Anonimlik garanti.
Var olan iktidar yapılarını kökünden patlatma potansiyeli olan bir hamleydi. İktidar her zaman gizlilik ve takiye gerektirir. Günümüzün iktidarı ise tümüyle gizlilik ve yalan üzerine inşa edilmiştir. Wikileaks tutunabilse ve sürdürülebilse, hiçbir devlet kadrosu bugünkü şekliyle süremezdi. Bu cüretinin cezalandırılması gerekiyordu. Acımasızca, sonsuz bir kinle, her türlü hukuk ve sağduyu ve akıl ve vicdanı göstere göstere yok sayma kararlılığıyla adamı ezdiler. Türkiye’de biz Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın, uzun yıllar Ahmet Altan’ın haksız bir şekilde tutuklanmasını nefret ve infialle karşılıyoruz. Bence insanlığın geneli açısından bunlardan daha vahim olan dava Assange davasıdır. Buna karşı insanların bütün dünya çapında örgütlenmesi ve mücadele etmesi gerekiyor.
Bu mücadele geleneksel yöntemlerle olmayacak. Yeni çağın yeni araçlarını kullanarak yapılmak zorunda. Daha da önemlisi, bir zihin devrimi gerekiyor. Bazı şeyleri baştan aşağı yeniden düşünmek gerekiyor. Şizi şoke etmek istemem ama alabildiğince net söylemeliyim bunu. İyi dinleyin.
Fiziksel şiddetin her koşulda kötü olduğunu savunan pısırıklık ideolojisinden vazgeçmeliyiz. Şiddet, insan yaşamının vazgeçilmez bir unsurudur. Şiddet gereklidir. Şiddete kayıtsız şartsız karşı olmak demek otoriteye ve polise teslim olmak demektir. Korkaklıktır. Teslimiyettir.
Daha büyük şiddeti önlemek için şiddet gerekir. Zalimi alt etmek için şiddet meşrudur ve haktır. Bize İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bütün dünyanın eğitim kurumlarında şiddetin her koşulda kötü bir şey olduğu öğretildi. Kafamıza bu fikir kakıldı. Bu bir iğdiş etme operasyonudur. Tüm toplumu ahlaki duruştan, onurdan, adalet duygusundan yoksun etme operasyonudur. Çünkü bir insanın adalet duygusu varsa, vicdanı ve onuru varsa, zamanı geldiğinde şiddet kullanması gerektiğini bilir. Zamanı geldiğinde kendini ve zalimleri feda etmesi gerektiğini bilir. Kuşaklar süren bir beyin yıkama operasyonuyla insanlar bu fikirden soğutuldular. Devletin şiddet tekeline itaat etmeye alıştırıldılar.
Şiddet her koşulda kötüdür demek, her koşulda boyun eğin demektir. Başkaca bir anlamı yoktur. Bunun değişmesi lazım. İnsanların uyanması lazım ki yumurta kırmadan omlet yapılmıyor.
Şiddet kötü değildir dedikten sonra bunun gerekçesini çünkü şiddet daha büyük şiddeti önlemek için gereklidir diye izah etmekte ki çelişkiyi göremiyor musunuz?
Zulüm bir insani sabitedir. Zulmün ne olduğu bellidir. Tüm insanlar zulmün ve adaletsizliğin ne olduğunu ciğerlerinde hissederek doğarlar. İnsan zihninin, insan algısının temel varsayımlarıdır bunlar, adalet ve zulüm. Ve zulme karşı çıkmak için, evet, şiddet gerekir bazen. Günü gelir, öldürmek de gerekebilir.