James Joyce yolunu nasıl kaybetti
Pazar Sohbeti
27 Aralık 2020
0:00
0:00

metin

James Joyce hakkında neler düşünüyorsun abi?
James Joyce bir dönem çok üzerinde durmuş olduğum bir yazar. James Joyce’ı bilir misiniz? İrlandalıdır. 20. yüzyıl başlarında, 1910’lardan itibaren yazı hayatına girmiştir. Yaşamının geri kalan kısmını gönüllü sürgün olarak İtalya’da ve İsviçre’de geçirmiştir.
Üç tane meşhur romanı var. Bunlardan birincisi, Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi, iyi bir romandır. 20. yüzyılın iyi romanlarından biridir. İrlanda’da yoğun Katolik dinsel muhafazakarlık ortamında yetişen bir genç insanın hem psikolojik hem entelektüel gelişim sürecini ve krizlerini güzel anlatan bir kitaptır.
Peşinden Ulysses’i yazdı. Ulysses, modern edebiyatın bir dönüm noktası sayılır. Edebiyatta Modernizm denilen akımın kilit eserlerinden biri Proust ise, öbürü Ulysses’tir. 20. yüzyıl edebiyatına yön veren üç dört eserden biridir. Olağanüstü bir edebi marifet gösterisidir. Dublin’de bir kişinin bir günlük yaşantısını anlatır. Sabah başlar, akşam sona erer. Hepsi on beş bölüm mü, yirmi bölüm mü, şimdi hatırlayamadım, her bölüm tamamen farklı bir üslupla yazılmıştır. Üslup hakimiyeti olağanüstüdür. Dolayısıyla bir entelektüel havai fişek gösterisi olarak büyük bir zevkle okunur. Güzel malzeme vardır içinde. Fakat bence yapılan iş saçmadır. Hikaye anlatacaksan kardeşim hikaye anlat. Yoksa bizi yorma. Yani senin ne kadar zeki, parlak ve usta olduğunu izlemek bir yere kadar zevk veriyor, kabul. Ama bana ne? Bunu dedirtir bence Ulysses ve bence modern edebiyatın, evet, baş eseridir, fakat Batı edebiyatını öldüren vakalardan biridir.
Son romanı Finnegans Wake, onu da baştan sona okumuşluğum ve incelemişliğim ve ayrıntılarını düştünmüşlüğüm ve yardımcı kitaplar vasıtasıyla da takip etmişliğim vardır. Bir kepazeliktir. Finnegans Wake. Ne yazacağına artık karar veremeyen, toplumla ve insanlarla iletişim yeteneğini kaybetmiş bir insanın özel dilidir, çocukluk diline yahut da Alzheimer diline dönüşüdür. Bunun büyük bir edebiyat eseri olarak tanıtılması, 20. yüzyılın yolunu kaybetmişliğin, entelektüel sahada kaybolmuşluğunun bir simgesidir.