İzmir’i kim yaktı
Pazar Sohbeti
14 Şubat 2021,8 Ağustos 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
İzmir yangını kimin eseri?
O konuda bir kuşku olduğunu sanmıyorum. Tüm ayrıntılarıyla anlatılmıştır İzmir yangını. Türk ordusu yaktı. Kasıtlı ve planlı yaktığını düşünüyorum. Önce Ermeni mahallesinin ve Rum mahallesinin bir kısmının ortadan kalkmasını sağladılar. Yangın sırasında büyük yağma oldu, epey insan da öldürüldü. Amaç etnik temizlikti. Ermenilerin ve Rumların şehirden ayrılması hedeflendi. Çünkü İzmir şehrinin nüfusunun kabaca yarısı Gayrimüslimdi. İlaveten, 1918’den beri Ege Bölgesi’nin dört bucağından sürülen, yerlerini, yurtlarını, köylerini, tarlalarını kaybeden mülteci Rumlar sığınmıştı İzmir’e. Nüfus temizliği yapılmasa savaştan sonra Türklerin şehirde egemenlik kurması ve, daha önemlisi, diplomatik platformda İzmir üzerinde kayıtsız şartsız hak iddia etmesi güçtü. Bu nedenle şehirdeki Rum varlığının ortadan kaldırılması şarttı. Gayet soğukkanlı bir şekilde terör yaratarak şehirden kaçmalarını sağladılar. Ermeniler ise çerezdi. Onlar da Rumların okkası altına gitti.
İkincisi, işin duygusal yanı vardı. Bu olaydan beş yıl önce Selanik yangını olmuştu. Selanik’in uçsuz bucaksız Türk ve Yahudi mahalleleri yok edilmişti. Bununla da kalmayıp eski şehir tamamen haritadan silinmiş, yerine yeni bir planla modern şehir inşa edilmiş, böylece eskiden kalma mülkiyet hakları defterden silinmişti. Dümdüz ettiler şehri ve sıfırdan modern bir şehir inşa ettiler. Yeni parselleri şehrin yerlisi olan Türklere ve Yahudilere değil, Anadolu’dan sürülen Rum muhacirlere verdiler. Türkiye’nin psikolojisinde Selanik yangını büyük bir travmaydı. Unutmayın ki Türkiye’nin o tarihteki elitlerinin büyük bir kesimi Rumeli’liydi ve Selanik Rumeli’nin başkentiydi. Daha on yıl öncesine dek Türkiye’nin ikinci büyük kentiydi Selanik. Yok edildi.
İzmir’in yakılması bir ölçüde Selanik’e misillemedir. Yanı sıra, tıpkı Selanik’teki gibi eski semtlerin yok edilmesi ileride çıkabilecek tapu ve tazminat davalarına karşı da etkili bir önlemdir. Rumları bir şekilde sınır dışı ettin diyelim. Evleri ve tapuları duruyorsa onlarla nasıl baş edeceksin?
Asıl sorumlu Nurettin Paşa mıydı yoksa Atatürk’ün de dahili var mıydı yangında?
Nurettin Paşa sadece bir uygulayıcıdır. Hükümetten ve Başkomutan’dan bağımsız bu denli ciddi bir adımı atabileceğine ihtimal veremeyiz. Hem olay sadece Mustafa Kemal Paşa değil, bir de hükümet var. Bakanlar var, ordu komutanları var. Onların ortak ve kolektif kararının ürünüdür diye düşünüyorum İzmir yangını.
İzmir yangını hakkında o dönemin Batı gazetelerinde yerel muhabirlerden gelen son derece ayrıntılı haberler çıkmıştır. Ernest Hemingway o tarihte genç bir gazeteci olarak İzmir’deydi; bütün ayrıntılarıyla yazmıştır. Olayı bizzat yaşamış olan düzinelerce insanın anıları yayınlanmıştır. Günü gününe olaylar nasıl gelişti, falan sokakta neler oldu, hangi çelişkili haberler geldi, kim nerede kayboldu, çok ayrıntılı bilgi vardır. Tartışılacak bir mesele yok İzmir’in kimin yaktığına dair. Üzerinde durmaya değer mevzu, neden yaktılar sorusudur.
Atatürk’ün çok sevdiği İzmir’in yanmasında dahli var mıydı? Yoksa başı bozuk Sakallı Nurettin’in marifeti mi sadece? Bu yangın Yunanlıların Selanik’i yakmasına misilleme midir?
Mustafa Kemal’in ağzından çıkan emirler neydi, ben bilmiyorum. Onu bu noktada daha ziyade yönetim kurulu başkanı gibi düşünmek lazım. Bir konsensusun temsilcisidir. Meclis iradesinin temsilcisidir ve meclis çok büyük oranda İttihatçılardan oluşmaktadır. Türkiye’nin 20. yüzyıl projesi kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde Abdülhamid zamanında şekillenmiştir. 1908 ihtilalinden sonra İttihatçılar önce biraz yalpaladılar, sonra çok hızlı bir şekilde Abdülhamid çizgisine geldiler. Ana fikir, Anadolu’da ve mümkünse Trakya’da homojen, tek katmanlı bir Türk ulusu yaratmak. Projenin özü buydu. Bunun için gayrimüslim nüfustan Türkiye’nin arındırılması gerektiği fikri en geç 1910 ile 13 arasında bir tarihte egemen hale geldi ve Türkiye’yi yöneten kadroların neredeyse tamamı en geç 1919-20 gibi bir tarihte bu konuda ittifaka vardılar. İttifaka katılmayanlara Fransız Riviera’sında yahut Mısır’da emeklilik ve sürgün yolu göründü.
İzmir’i yaktıran Ahmet midir, Mehmet midir, tali bir konu. 1922 itibariyle Türkiye’nin yönetici kadroları Ermenileri, Rumları temizlemek hususunda fikir birliği içindedir. Belki küçük azınlıklar olarak kalabilirler, fakat ülkenin kaderinde söz sahibi olabilecekleri bir pozisyondan dışlanmaları lazım. Türkiye’de kurtçuk gibi üreyen Batılı çıkarların ve kişilerin, şirketlerin, okulların, konsoloslukların, maceracıların, sigortacıların, vesairenin ciddi oranda temizlenmesi lazım. Kapitülasyonların kaldırılması lazım. Kapitülasyonlar sayesinde ekonominin ve hukuk yönetiminin kilit noktalarını tutan yerli gayrimüslimlerin tasfiyesi lazım. Bu fikir birliği çerçevesinde İzmir’in yakılması mantıklı olan bir adımdır. Öyle yapılması gerekiyordu.
Artı, bunun duygusal boyutu da var. Selanik’e misilleme var, çünkü biliyorsunuz, Yunanlar da 1917’de Selanik’i yakmışlardı. Sonra, Türk-Yunan savaşı sırasında her iki tarafın uyguladığı terör politikası şüphesiz büyük yaralar açmıştı. Yunan ordusu savaş yıllarında bir sürü kasabayı, köyü psikolojik savaşın bir parçası olarak yaktı. Bunun doğurduğu intikam duygusu vardı. O duygu askerlere hakimdi. Ordun muzaffer olmuş, inanılmaz bir başarıyla iki hafta içinde bütün Ege bölgesini ele geçirmiş. Bu askeri durduramazsın. Sen yakma desen de birileri yakar. Sıradan erattan söz etmiyorum, bunun generali var, albayı var, sivil istihbarat yöneticisi var, hepsi yakar. Sana da ordu baş komutanı olarak ‘aferin evlatlarım iyi ettiniz yaktınız’ demek düşer.