İstemezükçüler kimdir
Pazar Sohbeti
9 Temmuz 2023
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

2019’da muhalefetin kapatacağız, yıkacağız, israf müzesine çevireceğiz dediği İstanbul Havalimanı bugün yolcu sayısı açısından dünyanın en büyük yedinci havalimanı haline geldi. Ülkeye muazzam pozitif katkısı var. İstanbul yeniden sahici bir dünya kenti haline geldi. Muhalif kesimin istemezük siyasetine son verme zamanı sizce de gelmedi mi? Bir başka şekilde sormak gerekirse Türkiye’de muhalefetin toplumda karşılık bulamama sebebi temelde istemezük siyaseti değil mi?
Buna yüzde yüz katılıyorum. 1970’lerden beri benim bildiğim bir şey var. Mimarlar ve Mühendisler Odası ve Tabipler Odası bir şeye karşıysa o şeye taraftar olmak gerekir. Şaşmaz bir barometredir bu kurumlar. Düşünülebilecek her konuda daima en yanlış tavrı seçme konusunda üstlerine yok.
Bu tavrın kaynağı nedir diye sorduğumuz zaman bence biraz tarih bilen birinin kolayca gözlemleyeceği bir şey var. Osmanlı tarihi boyunca daima bir istemezük partisi olmuş. Yobazlar, softalar, medrese talebeleri, yeniçeriler, her türlü yeni fikre, her türlü yeni modele karşı çıkmışlar. Makul gerekçeleri büsbütün yok değil, çünkü yenilik diye paketlenen şeylerin hemen hepsi merkezi devletin gücünü arttıran şeyler. Buna karşı çıkmışlar. 17. yüzyıldan beri Osmanlı’daki her türlü yenilik teşebbüsüne bir istemezük koalisyonu direnmiş. Bugün de Türkiye’nin mürekkep yalamış sınıfları, yani bir dört senelik bir okula gidip mühendisti, mimardı, doktordu, muhasebeciydi, avukattı, meslek sahibi olan kesimleri, istemezük geleneğini sürdüren, onun mirasçısı olan gruplar. Kalkınma, büyüme, risk almak gerektirir. Bazen kırıp dökmek gerektirir. Bunun olumsuz sonuçlarını, olası risklerini görmemek mümkün değil. Türkiye’de kalkınma ve yatırım adı altında yapılan pek çok şeyin bir yıkım faaliyeti olduğunu görebiliyorum tabii. Fakat bunun alternatifi nedir? Yani her şeye hayır demek midir? Hepimiz fakir olalım, el ele barış türküleri söyleyelim demek midir?
Cesaret yok, Türkiye’nin muhalefet denilen kesimlerinde. Korkak bir zümre. Bir şekilde, ucundan kıyısından bir toplumsal statü elde etmişler ve hayattaki yönlendirici kaygıları bunu kaybetme korkusu. Ortalık sarsılırsa, kayık sallanırsa biz denize düşeriz korkusu. Elde ettikleri asgari gelir düzeyini kaybetmekten, proletaryaya düşmekten korkuyorlar. Bir yerde bir sandviç büfesi aç, para kazan, değil mi? Asla kendilerine yediremezler öyle bir alternatifi. Girişimciliği kendilerine yediremeyecekleri için de bir çıkmazla karşı karşıyalar. Korkunun ötesine geçip bir adım atamıyorlar. Sevan Nişanyan kalkıp da otelcilik yapmaya karar verdiğinde hepsi bir ağızdan ayıpladı. Eğitimine bak, sen aydın bir insansın, aydın insan otelcilik yapar mı? Buydu yaklaşım. Çok tipik bir davranış.