İstanbul Türkçesi nasıl oluştu
Pazar Sohbeti
3 Ocak 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
İstanbul Türkçesinin kaynağı Rumlar mıdır?
Hayır, katiyen. Hiç öyle bir şey yok.
İstanbul Türkçesi emperyal yönetici sınıfın dilidir. Yönetici sınıf dünyanın her yerinde, özellikle imparatorluklarda, etnik kimliğin üstünde bir kimlik oluşturur. Onlar için etnik kimlikleri, etnik geçmişleri nispeten önemsiz bir detaydır. Çünkü devletin sahibi olmak, Rum muymuş, Ermeni miymiş, bilmem ne miymişten çok daha önemli ve değerli ve yüksek bir mertebedir. Yönetici sınıfa ait olma dayanışması dünyanın her yerinde elitlerin asli kimliğidir. Elit olmak, Türk, ya da Bulgar, ya da Çerkes ya da Uygur olmaktan daha kıymetli bir şeydir. Dolayısıyla bir elit dili oluşur, elit kültürü oluşur. Elit okullarında elit dili öğretirler. Saray dili oluşur, seçkin kişilerin haberdar olduğu ve özenle takip ettiği modalar oluşur. O potada bir elit dili şekillenir.
İstanbul Türkçesi yüzyıllar içinde oluştu. Fakat özellikle Lale Devrinde, yani 18. yüzyıl başlarında birdenbire kendinin bilincine vardı. Yani bizim Türkçemiz çok kıymetli bir Türkçe, çünkü seçkin sınıf Türkçesi taşra Türkçesinden daha kalitelidir demeye başladılar. Bu başkent Türkçesini kültive etmeye, geliştirmeye, tanımlamaya, o dilde şiirler yazmaya, o dilin inceliklerini vurgulamaya başladılar. Tüm imparatorluğa ve İslam dünyasına şamil bir emperyal dil yerine, İstanbul’un zarif sınıfının özelliklerini yansıtan bir dili kullanmaya ve bununla övünmeye başladılar. Bunun dönüm noktası şair Nedim’dir. Nedim, Osmanlı edebiyatı tarihinde ilk kez İstanbul Türkçesinin ritmlerini, İstanbul Türkçesinin deyimlerini ön plana çıkarmaya başlar. Bu, güzel bir Türkçedir. 19. yüzyıl sonlarına kadar da gelişmiş ve kusursuzluğa ulaşmıştır.
Sonra bunun üzerine bir başka tabaka eklendi. 1878’de ve tekrar 20. yüzyıl başında, 1912-13’te, Rumeli’den çok fazla sayıda göçmen geldi İstanbul’a. İstanbul’un yeni alt ve orta tabakasını oluşturdular. Benim çocukluğumda hala bunun etkileri gözle görülürdü. İstanbul’un Türk yerlisi, yani İstanbul’un fakir mahallelerinde yaşayan, işçi sınıfına mensup yahut da küçük esnaf olan fakat İstanbul yerlisi sayılan kesimlerin çoğu Rumeli kökenliydi. Bundan ötürü Rumeli ağzının bazı özellikleri de 20. yüzyılda İstanbul dilinin şekillenmesinde etkili oldu.
1970’lerden itibaren, sanırım televizyonun icadıyla birlikte İstanbul ve taşra ayrımı netliğini kaybetmeye başladı. İstanbul’a büyük göç oldu, bunun getirdiği bir karışım oluştu. Televizyon ilk kez gerçek anlamda bir ulusal kültürün ve ulusal dilin ortaya çıkmasını sağladı. 1980 yılından itibaren İstanbul Türkçesi berraklığını kaybetmeye başladı. Kesin hatlarla tanımlanmış bir sınırı kalmamaya başladı. Onun yerine TRT Türkçesi yahut Televizyon Türkçesi diyebileceğimiz bir Türkçe standardı şekillendi. Edirne’den hadi Hakkari demeyelim ama Gaziantep’e kadar aynı olan bir yeni ulusal sentez ortaya çıktı. 1973 ile 1980 arasında bir noktadadır bu dönüşüm.