İskender ne kadar büyük
Pazar Sohbeti
27 Eylül 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Tarihi kişilikler sizce de abartılmıyor mu? Mesela Büyük İskender ne kadar büyük?
Büyük kişiliklerin öykülerinin anlatılması iyi bir şey bence. İnsana yaşadığı yaşamın gerçekte o kadar sefil bir şey olmadığını ya da olmayabileceğini düşündüren bir şey. Bazı insanlar büyük maceralara atılmışlar, bin türlü riske karşı mücadele etmişler, ejderleri yenmişler diye anlatılması her kültürde ve her çağda insanlara iyi gelen bir faaliyettir. İyi ki ejderleri yenmişler! Aslında belki yenmemişlerdir, her türlü puştuğu da yapmışlardır, zaafları da vardır, şansları da yardım etmiştir. Tarihe çok detaylı bakmaya başladığınız zaman daha sıradan insan davranışları ve kişilikleri görürsünüz. Ama öykünün bir büyük kahramanlık destanı olarak anlatılması her zaman insanların daha çok hoşuna gitmiş. Birkaç yıl önce Pi’nin Yaşamı filmi vardı, hatırlarsınız. Orada işlenir bu konu. Bir öyküyü çıplak ve çaresiz bir insan öyküsü olarak da anlatabilirsiniz. Ama tanrısal bir epik olarak anlatılması daha güzel değil mi?
Büyük İskender’i düşünün. Herif 23 yaşında mı ne yola çıkmış. Ege’nin Anadolu sahilindeki bazı şehir devletlerinin İran’ın kontrolünde olması hoşuna gitmediği için, bu şehirleri kurtarmak için yola çıkmışlar. Çanakkale Boğazı’nı aşmışlar, Pers ordusu çıkmış karşılarına. Bugünkü Biga yakınında karşılaşmışlar. Darmadağın etmişler Acemleri. Öylesine darmadağın etmişler ki, Batı Anadolu’daki İran egemenliği çökmüş. Ondan sonra serbest yürüyüşle gelmişler, teker teker armut toplar gibi şehirleri toplamışlar. Antalya’ya kadar inmişler. Ordu demiş ki biz yorulduk arkadaşlar, artık yavaş yavaş biz dönsek olur mu? Ama kafalarında şu var, İran dev bir imparatorluk. Bir ucu Çin’e dayanan, bugünkü Afganistan, İran, Özbekistan, Suriye, Irak, Mısır her tarafı içeren bir dünya gücü. Biz kıytırık bir ufak Yunan devletiyiz. Şimdi İran yenildi gerçi ama geri gelip vurursa ne olacak? Biz çekildiğimiz anda geri gelecek ve intikam alacak. Bu sefer sadece Anadolu’nun Ege sahilini almakla kalmayacak, Makedonya’ya saldıracak. O yüzden nihai bir savaşa gitmeden bu iş olmaz.
Yürümeye devam etmişler. Anadolu’yu şöyle bir topladıktan sonra doğuya yönelmişler. İranlılara sürekli gel gel demişler, biz buradayız, cesaretin varsa gel. İran ordusu bu sefer İskenderun yakınında, Dörtyol’da daha daha gelmiş ve bu sefer feci bir yenilgiye uğramış. İran Padişahının haremini, karısını, kızını da ele geçirmişler Yunanlar. Bu sefer arkasına bakmadan kaçmış İran. Kolaymış bu deyip yola devam etmişler, Orta Doğu’yu almışlar, Mısır’ı da toplamışlar. İran’ın içine doğru gidelim bakalım nasıl bir yermiş burası demişler. Erbil yakınında kesin zaferi kazanıp nihai olarak son vermişler İran’ın askeri gücüne. Pers rejimi dağılmış. Yürümüşler İran’ı geçip Afganistan’a dayanmışlar, Afganistan’dan Özbekistan’a, Tacikistan’a kadar çıkmışlar.
Askerleri yeter artık demiş. Bunun üzerine İskender askerlerin bir kısmını idam ettirmiş. Bir kısmıyla yola devam etmeye karar vermiş. Duymuşlar ki Hindistan diye bir memleket var, acayip zengin. Hadi Hindistan’ı da fethedelim buraya kadar gelmişken demişler. Pakistan’ı aşıp Pencap nehrine dayanmışlar. Orada pes etmişler. Böyle bir öykü. Bunu yapan 23 yaşında bir delikanlı. Ekibin ne kadar kuvvetli olursa olsun, böyle bir gözü dönmüş maceraya kolay kolay ikna edemezsin bir sürü güçlü kuvvetli yetişkin adamı. Çocuk etmiş. Müthiş bir kişilik gücü değil mi? Bu büyük değilse daha başka ne var büyük?
Üstelik savaş kazanmakla yetinmemiş. Boyun eğdirdiği yerleri elde tutabilmek için bir siyasi senteze gitmesi gerektiğini idrak etmiş. İdari düzenlemeler yapmış, bir sürü yeni şehir kurmuş. Babil’e döndükten sonra iyice megalomaniye kapılmış. Tıpkı başka bir Makedonyalı lider gibi kendini içkiye ve sefahate vermiş. Bünyesi kaldırmamış. Siroz olup “beni Yunan doktorlarına emanet edin” demeye fırsat bulmadan sizlere ömür.