İntihar hak mıdır
Pazar Sohbeti
17 Temmuz 2022
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Modern hukukta ve hemen her dinde yaşama hakkı kutsal sayılmışken, bir iradesiyle yaşamana son vermesi niçin aynı şekilde yaşamama hakkı olarak kabul görmüyor, yadırganıyor?
Bu konudaki en parlak eserlerden biri David Hume’un risalesidir. 18. yüzyılda yazılmış, dinin hala egemen ideoloji olduğu bir çağda, intihar hakkını çok cüretkar ve çok başarılı bir şekilde savunan bir polemik yazısıdır. Felsefe tarihinin önemli küçük incilerinden biridir.
Konuyu soyut hukuk düzeyinde, akıl düzeyinde ele alırsanız varacağınız sonuçlar çok net görünüyor bana. Elbette kendi yaşamına son verme hakkı temel bir insan hakkı olarak tanınmalıdır. Yaşamına son verme hakkın yoksa, doğuştan gelen vazgeçilmez insan hakları teorisi topyekün çöker. Tamamiyle bireyin tasarrufunda olan bir benlik fikri kalmaz geriye. Yaşamının bizzat kendisi başkalarının onayına, faydasına veya ahlaki yargılarına tabiyse, temel insan hakkı olarak öne sürdüğün her şey de mantıken aynı şekilde başkalarının onayına tabi demektir.
Öte yandan, toplumun biyolojik varlığını sürdürmesi her toplumda ahlakın ana belirleyici dinamiğini oluşturur. O yüzden hiçbir toplumda kendini öldürme hakkı mesela çocuk doğurma hakkından daha güçlü bir hak olarak görülmez, görülmemiştir ve görülmeyecektir. Çünkü toplum, içgüdüsel olarak varlığını sürdürme ve güçlendirme eğilimine sahiptir. İntiharın yaygınlaşması, toplumun biyolojik dinamiklerine aykırı bir tercihtir. Dolayısıyla ne kadar felsefi argüman getirirseniz getirin, hiçbir toplum intiharın mesela çocuk doğurmak ya da evlenmek gibi onlarla aynı düzeyde bir insan hakkı olduğuna ikna edilemeyecektir. Kusursuz mantıki çıkarımlarla da karşısına çıksanz gene ikna edemeyeceksiniz. Çünkü insanların içgüdüsel yaklaşımların tümü türün, soyun ve toplumun sürdürülmesi üzerinedir. Türün sürdürülmesi, insan içgüdülerinin altında yatan mantıktır. Bu gerçekle yüzleşmek lazım.