İnönü nasıl seçildi
Pazar Sohbeti
26 Aralık 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
İsmet İnönü’nün başbakanlıktan azliyle cumhurbaşkanı seçilmesi arasındaki dönemin, Cumhuriyet tarihinin karanlık dönemlerinden biri olduğunu söylemiştiniz. Açıklar mısınız?
1937 Eylülü ile 1938 Kasımı arasında neler oldu? Atatürk’ün ölümüne kadar evinde müzevi hayatı yaşayan İnönü, 10 Kasım’dan bir gün sonra oy birliğiyle nasıl cumhurbaşkanı oldu? Düşünürseniz bunlar Cumhuriyet tarihinin en tuhaf, yeterince açıklanmamış ve üzerinde hakikaten konuşulmamış olan konularından biridir.
İnönü bir non-person olmuştu 1937’de iktidardan düştükten sonra. Gazetelerde adı uzun süre geçmedi. Polis gözetiminde yaşadı. Kimseyle görüşemedi, görüştürülmedi. İki kişiden fazlasının bulunduğu bir ortamda adının anılması sakıncalıydı. Yani tıpkı 1928’de Troçki’nin gözden düşmesi gibi, Tito rejiminde Milovan Djilas’ın aniden rejim düşmanı ilan edilmesi gibi, İnönü kamu sahnesinden silindi. Bir daha basında fotoğrafı çıkmadı, adı geçmedi. Bir yıllık bir dönemden söz ediyoruz.
İnönü 19 Eylül 1937’de başbakanlıktan çekilir, yerine Celal Bayar ekibi geçer. İlk başta bunun geçici bir görev değişikliği olduğu ve İnönü’nün geri geleceği söylenir. Ancak 25 Ekimde iktidar değişikliği kesinleşir. Bundan dört gün sonra dramatik bir olay olur. Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle Ankara Stadyumu’nda bütün devlet erkanının hazır bulunduğu törende halk kalabalığı İnönü lehine tezahürat yapmaya başlar. Bir diktatörlük rejiminde düşünülemeyecek bir olaydır. Ucu rejimin yıkılışına kadar gidebilir. Romanya’da Çavuşesku’nun devrilişini hatırlayın. Devlet başkanı tarafından gözden düşürülerek kovulmuş bir başbakana, bütün devlet erkanı huzurunda kitlesel tezahürat yapılıyor. İnönü tören sonunu beklemeden apar topar ayrılır stadyumdan. Ve ondan sonraki bir yılda bir daha sesi soluğu çıkmaz.
Soru şu: Atatürk’ün ölümü ilan edildikten sonra 24 saat bile geçmeden nasıl oy birliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi? Başkan adayı üzerinde ittifak sağlamak için yetkili kişilerin, üst düzey devlet yöneticilerinin toplanıp tartışmaları, fikir alışverişinde bulunmaları lazım. Tüm aktörlerin böyle bir şeyden dehşet duyacağı bir ortamda yaşıyorlar. Ne bileyim, İçişleri Bakanı’yla Meclis Başkanı ve Kütahya milletvekilinin bir sofrada buluşup, Reis gidici galiba, yerine İsmet Paşa’yı mı seçsek demesi, aralarından birinin de birkaçının kellesinin gitmesiyle sonuçlanabilir. Mutlaka duyulur çünkü.
Buna rağmen nasıl konuşabildiler ve nasıl bir konsensus oluşturdular? Beni aşar, ben bilmiyorum. Daha doğrusu bu soruyu ben ta 1994’te sordum. O günden beri kafamı kurcaladı, zaman zaman okumaya ve anlamaya ve hatıralarda, tutanaklarda, gazetelerde ipucu bulmaya çalıştım. Birkaç kez soruyu alenen sordum da. Demek ki aradan 27 sene geçmiş ve daha bir Allah’ın kulu bu soruya cevap verme ihtiyacını ve imkanını bulamamış.