İngiltere neden Envercilerden korktu
Pazar Sohbeti
29 Mayıs 2022
0:00
0:00

metin

Kurtuluş Savaşı veya Birinci Dünya Savaşı döneminde gerçekten Afrika ve Hindistan’da hilafet ve Türkiye yanlısı eylemler olduğu, İngilizlerin çok zor duruma düştüğü doğru mu?
‘Çok’ kelimesini buradan kaldırıyoruz. Zor duruma düştüğünü, daha doğrusu paniğe veya paranoyaya kapıldığını söyleyebiliriz.
Dünya Savaşı bütün dünya düzeyinin altüst oluşuyla sonuçlandı. İngiltere, savaştan önce dünyanın hakimiydi. Dünyanın yaklaşık yarısına sahipti ve İngiltere ile başa çıkılamayacağı fikri bütün dünyaya yayılmıştı. Savaşta İngiltere ağır darbe yedi. Sonuçta kazandılar, fakat çok sarsıldılar. Ekonomik olarak, askeri olarak, finansal açıdan çok ciddi bir sıkıntıya düştüler. Bundan ötürü İngiliz imparatorluğu bünyesinde, İngilizlerden kurtulma, İngilizleri def etme hareketi, özellikle okumuş kesimlerde yankı buldu. Mısır bunun bir önemli kutbudur. Hindistan diğer önemli kutbudur. Irak üçüncü bir kutuptur. Afganistan da isyan etti. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde dahi benzer hareketler ortaya çıktı. Bu yerlerde toplumun aydın ve ilerici kesimleri, İngiltere’nin artık suyu kaynadı, İngiltere’nin günü doldu, yeni bir çağın başlangıcındayız, ulusal kurtuluş hareketleri dönemindeyiz fikrine kapıldılar. Tabii Rusya’daki ihtilal de bunda çok etkili oldu. Var olan kapitalist dünya düzeninin yıkılabileceği ve yerine yeni bir şeyler kurulabileceği fikri dünyanın her yerinden duyuldu.
Rusya’daki ihtilal önemli bir ilham kaynağıydı. Fakat dünyanın pek çok yerinde ideolojik açıdan tatmin edici bir çözüm değildi. Çoğu yerde bir sanayi proletaryasının izi bile yoktu. Dini kurumları ve arazi mülkiyetini ortadan kaldırmak, dünyada anti emperyal hareketlerin başını çeken kadrolar açısından cazip bir teklif değildi. Dolayısıyla birçok yerde, özellikle İslam dünyasında, acaba Türkiye bir model olabilir mi, İngilizlere karşı bir uluslararası kalkışmanın öncüsü olabilir mi fikri insanların aklından geçti. Çok kısa bir parantezdi, 1918 sonundan belki 21-22’ye kadar ancak sürdü. Unutmayın ki bundan az öncesine dek Osmanlı büyük bir imparatorluktu ve Türkiye’nin artık küçük ve nispeten önemsiz bir ülke olduğunu idrak etmek biraz zaman aldı. 1922 dediniz mi o parantez kapanır.
Kilit isim burada Enver Paşadır. Enver Paşa 1918 sonunda Türkiye’den uzaklaştıktan sonra İngiliz imparatorluğuna karşı dünya ayaklanmasını örgütleme hevesine ve sevdasına düştü. Mısır’la temastaydı, Hindistan Müslümanlarıyla, Afganistan emiriyle temastaydı. Herhangi bir yerdeki bir anti-İngiliz kalkışmanın bir elektrik kıvılcımı gibi dünyayı tutuşturma potansiyeline sahip olduğu inancı o günlerde yaygındı. Elbette İngiltere paniğe kapıldı. Elbette paranoya içine girdi. Eyvah Hindistan ayaklanacak. Eyvah Iraklılar ayaklandı. Eyvah Mısırlılar da ayaklandı. Kıytırık Afganistan’dan bile kovulduk!
Böyle bir abartılı korku ve panik havası İngilizleri sardı. Bunların hepsinin arkasında Türkler var, hepsinin arkasında Enver var fikri, o dönemin İngiliz diplomatik belgelerinde kendini hissettirir. 1919’un, 1920’nin gazetelerine bakarsanız o havayı koklarsınız. Dünyanın her yerinde ihtilaller var. Avrupa egemenliğine dayalı eski düzen sarsılıyor. Hindistan’da ayaklanma çıkıyor. Mısır’da Vafd hareketi patlak veriyor. Irak’ta Şeyh Mahmud isyanı İngilizleri bir yıl uğraştırıyor. Bunların hepsinde de İngiltere’de pek çok kişinin aklında olan soru işareti şuydu: Bütün bunları Türkler mi yapıyor? Her şeyin arkasında Enver’in ajanları mı var?
Kısa zamanda anlaşıldı ki böyle bir şey yok. Türkler yapmıyor bütün bunları. İsyan, dünyanın havasında vardı ve Enver, bu fırsattan istifade dünya imparatorluğu kurma hevesine düşmüş bir amatördü. Kayda değer bir risk değildi. Her şeyden evvel, Türkiye’deki direniş hareketi üzerindeki kontrolünü kaybetmişti. İlk başlarda çoklarının Enver’in adamı zannettiği Kemal, onu safdışı etmişti. Kemal Paşa İngilizlerle anlaşmaya yatkındı. Dünya ihtilaline ilgisi yoktu. Irak’tan, Suriye’den, Kafkasya’dan el etek çekmeye hazırdı. Hindistan Müslümanlarının gönderdiği parayı da dünyayı İngiliz hükmünden kurtarmak için değil, Türkiye’de banka ve çiftlik kurmak için kullanmayı tercih eden bir kişilik yapısına sahipti.
İngiltere’nin panik atağı tam olarak 1922 Ekim ayında Carlton Club deklarasyonuyla sona erer. Muhafazakar hükümet başa geçer. Geleneksel İngiliz soğuk kanlılığı yavaş yavaş İngiliz siyasetine egemen olur. İngiltere, imparatorluktan arta kalanı bir otuz yıl daha kazasız belasız ayakta tutmaya yetecek enerjiyi kazanır.