İlericiler nasıl gerici oldu
Pazar Sohbeti
28 Kasım 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Cem Özdemir’in [[soru]Alman Federal Tarım Bakanı olmasına][soru] sevinmenize şaşırdım. Takip edebildiğim kadarıyla şikayetçi olduğunuz neredeyse her şeyin destekçisi, hatta önde gideni Özdemir. Zıvanadan çıkan Yeşil politikalar, nükleer enerji karşıtlığı, kadın kotası, nefret söylemi bahanesiyle internet sansürünü savunmak gibi, görünürde iyi niyetli ama nihayetinde bürokrasiyi güçlendiren, tırnak içinde ‘liberal’ cinnet hareketinin bir mensubu kendisi.
Dünya o kadar hızlı değişiyor ki takip edemiyorum belki. Cem Özdemir bundan yirmi yıl kadar önce bir gün Şirince’ye gelmişti. Ali Nesin vardı, Osman Kavala da vardı tesadüfen o gün. Son derece insani, alçakgönüllü, zeki, medeni, düzgün bir insan izlenimini edinmiştim. Konuşulabilecek bir insan. Dünyayı boktan klişeler içerisinde görmeyen kaliteli biri. Bu kanımın değişeceğini tahmin etmiyorum.
Bir gerçek var ortada. Yıllarca daha iyi bir terim bulamadığım için kendimi iyi kötü liberal olarak tanımladım. Her zaman solcu olarak tanımladım. Var olan otorite düzenine muhalefet etmeyi insan olmanın temel şartlarından biri olarak algıladım. Devleti yücelten, dini yücelten, askeri otoriteyi yücelten düşünce tarzlarına karşı her türlü itirazın yanında oldum. Son yıllarda dünyanın dengesinin değiştiğini zannediyorum. Gerçi herkes değişiyor, ben de belki yaşlandıkça bazı şeylere biraz daha farklı bakıyorum da, benden daha fazla değişen dünyadaki siyasi dengelerdir diye düşünüyorum. Yakın geçmişe kadar savunduğum ya da yanımda durduğum pek çok şeyi gitgide daha fazla kaygıyla ve kuşkuyla karşılamaya başladım.
‘Liberal’ diye tanımlanan bir dizi sosyal politikanın, özellikle aile düzenini çökertmeye yönelik ahlaki tercihlerin, ırk ve kimlik üzerine kurulu politikaların, çok kaygı verici bir noktaya doğru geliştiğini ve düne kadar adına Liberal denilen zümrelerin günümüzde en katı şekliyle, en tehlikeli şekliyle totaliterliğin savunucularına dönüştüğünü hissettim. Özellikle Batı ülkelerinde ‘sol’ diye tanımlanan ya da tarihi sol geleneğin devamı olarak algılanan politikaların şu anda dünyada en berbat anlamıyla otorite politikalarına, yani biz güçlüyüz dolayısıyla bize boyun eğmelisin uysa da uymasa da diye özetlenebilecek noktaya evrildiğini gördüm. Cem Özdemir’in bu süreçteki yeri tam olarak nedir bilmiyorum. Fakat şurası bir gerçek ki, özellikle şu son iki senede dünyada siyasi söylemin içinde olan herkesin konumu gitgide kaypaklaştı, değişti. Herkes bir yerden bir yere savruldu. Covid başlığı altında dünyaya empoze edilen rezalet, pek çok şeyi radikal bir şekilde değiştirdi. Solun da sağın da, liberalliğin de muhafazakarlığın da anlamını ve birbirine oranla konumunu çok radikal bir şekilde değiştirdi.
Oturup bunu kapsamlı olarak yazmak lazım. Henüz toparlayamıyorum. Kimse de toparlayamıyor galiba. Siyasi fikirlerin re-alignment dedikleri, yeniden bir çizgiye girmeleri, yeniden safların belirlenmesi için bir süre vakit geçmesi gerekiyor. Şu son dönemde gördük, okumuş sayılan, üniversite görmüş, kendini ‘ilerici’ olarak konumlayan insanların büyük çoğunluğu, adeta sınıfsal bir tavır olarak, olabilecek en yanlış çizgilere savruldular. Bürokrasinin mutlak hakimiyetini ve tartışılmaz üstünlüğünü savunan bir noktaya geldiler. Temel hak ve özgürlükleri hatırlamaz oldular. Korku üzerine kurulu totaliter bir çizgiye kaydılar. Bu benim için büyük bir hayal kırıklığı ve korku kaynağı oldu. Nereye kadar gideceklerini kestiremiyorum, fakat gittikleri yön dehşet verici bir yön.
Cem Özdemir’in son üç beş senede neler dediğini, hangi tavırları aldığını bilmiyorum. Alman politikası içinde yeri neresidir? Bunu da bilmiyorum. Sadece kişi olarak tanıdım, gerçek bir insan ve zeki biri olduğu kanısına kapıldım.
Otobiyografi notu: 2021’i izleyen yıllarda koalisyon ortağı olan Alman Yeşiller Partisi ve özellikle o partiden Dışişleri Bakanı olan Bn. Annalena Baerbock, Alman Yeni Nazizminin ve körü körüne Amerikan taraftarlığının başlıca temsilcisi olarak temayüz ettiler. Bir zamanlar sempati duyduğum bir siyasi hareketin anlaşılmaz evrimini korku ve utançla izledim.