Hristiyanlıkta neden domuz eti yasağı yok
Pazar Sohbeti
28 Şubat 2021
0:00
0:00

metin

Musevilerin aksine Hristiyanlıkta domuz eti yemenin yasaklanmamasının sebebi ne olabilir? Aynı şeyi sünnet için de sorarım.
Yeni Ahit’in özellikle Pavlos’un Mektupları bölümlerini okursanız bu soruların cevabını kolayca bulursunuz. Çünkü Hristiyanlık, Yahudilikten nitelikçe farklı bir din olarak oluştu. Yahudilikte son derece katı bir dizi yaşam kuralı, bir şeriat vardır. Ne yenir, ne yenmez, ibadet nasıl yapılır, saat kaçta kaç dua okunur, cuma akşamı sofrada kaç kadeh olması gerekir, kadın erkek ilişkileri nasıl olur, miras nasıl bölünür vesaire konusunda son derece kapsamlı bir kanunname vardır. Bir ulusal kanundur Yahudi dini. Hristiyanlık ise Yahudilik içinde bir muhalif mezhep olarak doğdu. Bu mezhebin temel iddiası şuydu: Bu kanunlar bizi bağlamaz. Çünkü önemli olan yasa değil, imandır, kardeşliktir, manevi aydınlanmadır.
Yeni Ahit’te her türlü dini yasaya karşı sistemli bir polemik vardır. Bir bakıma Yahudilik bünyesinden Hristiyan mezhebinin doğması ile geleneksel Müslümanlığın içinden 11. yüzyılda veya 10. yüzyıl sonlarında tasavvufun doğması arasında büyük bir paralellik vardır. Tasavvuf da tıpkı Aziz Pavlos gibi veya ilk İncil metinlerini yazanlar gibi prensip olarak dinden ayrılmadı, prensip olarak dinin bir parçası olmaya devam etti. Fakat dedi ki, önemli olan bu hocaların, medresenin, hiyerarşinin, ruhban sınıfının bize anlattığı kurallar değildir. İşin manevi yönüdür. Manevi arınmayı ön plana çıkardılar.
Hristiyanlık sonra aldı başını gitti. Çünkü başka bir kültürel ortamdaydı. Çünkü Yahudilerin siyasi iktidarı yoktu. Dünyanın hakimi değildiler. Yahudi cemaatinin dışına doğru bir yayılma gösterme zorunda kaldı Hristiyanlık. Bunu da yaptığı zaman Yahudilikten koptu, Roma’nın evrensel kültürünün bir parçası haline geldi. Oysa ki tasavvuf ortaya çıktığında İslam dünyaya egemen bir dindi. Siyasi yapısı parçalanmaya başlamıştı gerçi, fakat bağrından doğan devletlerin ve kentlerin ortak bir siyasi üst yapıya ait olma iradesi henüz ortadan kalkmamıştı. Dolayısıyla tasavvufun ayrı bir din olarak organize olması mümkün olmadı. Bu yüzden tasavvuf birtakım tavizler vererek İslamla ortak bir noktada buluştu. Karşılıklı tavizler verildi, İslam da taviz verdi, tasavvuf da verdi, ve tasavvuf İslam’a dahil edildi, İslam’a asimile edildi. Yoksa aynen Hristiyanlık gibi, aynen vaktiyle Hint dünyasında Budizmin ortaya çıkışı gibi, başka bir din olarak da örgütlenip yol alabilirdi.
Domuz etine dönecek olursak, domuz eti yasağı Yahudi yasasının bir tabusu idi. Buna karşılık Yahudilerin bir azınlık olarak içinde yer aldıkları Roma imparatorluğunun diğer halklarında böyle bir tabu yoktu. Aziz Pavlos kalkıp Konya’da, Karaman’da gayri-Yahudilere Hristiyanlığı tebliğ etmeye başladığında mecburdu domuz eti konusunda taviz vermeye. Sonuçta şu noktaya varıldı: Yahudi mezhepdaşlarımız arzu ederlerse Yahudi kanununa uymaya devam edebilirler, fakat yeni kardeşlerimiz için böyle bir zorunluk yoktur. Zira cemaatimiz bir kanun cemaati değil, bir manevi aydınlanma cemaatidir. Kim olursan gel, günahkar da olsan gel, domuz yesen de gel, vesaire.
Hep Konya’da oluyor bu işler nedense.