Hindistan ile Pakistan neden kavga eder
Pazar Sohbeti
26 Aralık 2021
0:00
0:00
metin
Pakistan ile Hindistan’ın husumeti, Türkiye ile Yunanistan’ın tarihsel ilişkisiyle benzerlik gösteriyor mu?
Zannetmiyorum, çok da fazla değil. Pakistan ile Hindistan arasında 75 senedir aşılamamış bir kan davası var. Türkiye ile Yunanistan’ın kavgası o kadar akut değil, fakat orada da bir türlü aşılamayan bir husumet geleneği bulunuyor. Güvensizlik ve öfke her fırsatta hortluyor.
Yunanistan, Türkiye’nin sömürgesiydi uzun yüzyıllar boyunca. Yunan ulusal mitolojisinde Türklerle mücadele hayati bir yer tutar; Yunan ulusal kimliğinin belirleyici unsurlarından biridir. Simetrik bir düşmanlık değildir Yunan’la Türk arasındaki. Türkler açısından Yunan, Türklerin vaktiyle yönettiği ve sömürdüğü iki düzine ülkeden biridir. Toplumsal imgelemde büyük bir önemi yok. Oysa Yunan açısından varlık ve yokluk sorunudur Türk meselesi. Yunan ulusu, Türk ile mücadelesi sayesinde Yunan olabilmiş.
Hindistan-Pakistan bu açıdan farklı bir olay. Biri öbürünün sömürgesi yahut astı olmamış. Eski Hindistan bugünkü Pakistan’ı ve Bangladeş’i de içeren dev bir ülkeydi. Bu ülkede İngilizlerden önceki dönemde Müslümanlar egemendi. Orta Hindistan’da Marathaları, bir de belki Racastan’ı saymasan Müslümanlar yönetiyordu bütün ülkeyi. Nüfusça belki üçte bir kadardılar, fakat egemenlik araçları onların elindeydi. İngilizler geldiğinde doğal olarak öncelikle Müslümanları tasfiye ettiler. Bir yönetici kast gelip başka bir yönetici kastla karşılaştığında böl ve yönet politikaları devreye girer. Eski yönetici kast yenisine düşman olur. Yeniler, eskileri sevmeyen halk tabakasını kışkırtır, teşvik eder. Bu Müslümanlar mı sizi yönetecek, gelin size okullar açalım, sizi adam edelim siz de yönetimde bir pay sahibi olun demeye başlarlar. Böyle bir süreç yaşandı. 1947’ye gelindiğinde, hem İngiltere’nin kötü niyeti hem Hindu ve Müslüman yöneticilerin basiretsizliği ve dar ufukluluğu yüzünden korkunç bir kan banyosu yaşandı Hindistan’da. Bir milyonu aşkın Hindu ve Müslüman öldürüldü; on milyonlarca insan varını yoğunu terk edip öbür tarafa iltica etmek zorunda kaldı.
Bu ayrışma süreci henüz tamamlanmamış görünüyor. Çünkü şu anda da Hindistan’da dinler ve cemaatler arası müthiş bir düşmanlık havası esiyor. Yine Batılı devletlerin katkısı ve kışkırtmasıyla 1947’den bu yana bir türlü aşılamayan büyük bir düşmanlık, bir kan davası oluşturuldu bu iki ülke arasında.
Çıbanbaşı Keşmir hadisesidir. Keşmir’i bölüşemediler, pay edemediler aralarında. Keşmir çünkü bölünemeyecek bir lokmaydı. Halk çoğunluğu Müslümandı fakat diğer yerlerin aksine yönetici kadro Hindu’ydu. Dolayısıyla Keşmir devletinin çizdiği yoldan mı gidecek, Keşmir halkının tercihleri doğrultusundan mı gidecek meselesi vardı. Bu problem 70 seneden beri kanserleşmiş, kangrenleşmiş bir kavgaya dönüştü.
Keşmir’in Hindistan tarafında son yıllarda korkunç şeyler oluyor. Üç beş senedir Keşmir’in dış dünyayla ilişkisi kesildi. Bir devlet terörü rejimi kuruldu. Ağzını açanı alıp götürüyorlar. Ülkede iki sözü bir araya getirme yeteneğine sahip olan yahut da eğitimi olan yahut liderlik kapasitesi olan genç kuşağın tamamı neredeyse hapse atıldı ya da hapse atılma korkusuyla yaşıyor. Ekonomik olarak bölge çökertildi.
Tıpkı Türkiye’nin doğusu ve güneydoğusu gibi tarif ediyorlar.